CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİSİ ,
PARTİ PROGRAMI (HAZIRLIK ÇALIŞMASI)
İÇİNDEKİLER
Bölüm I: CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE
Sunuş
Tanım
İlkeler ve Amaçlar
Bölüm II: DEMOKRASİ
Demokratikleşme
Örgütlenme ve Siyasal Katılım
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisinin Yapısı ve
İşleyişi
Seçimler
Özgür İnsan Özgür Toplum
Demokrasiyi Yaşatabilmek ve Demokrasiyle Yaşayabilmek
Özgürlük ve Bağımsızlık
Bölüm III: GELİŞME
Özet
Ekonomi ve Gelişme
Ekonomide Araçların Amaea Uygun Kullanımı
Kaynak
Halk Katılımıyla Hakça Gelişme
Türkiye'nin Demokratik Gelişmesine Yurt Dışında
Çalışanların Katkısı
Bolüm IV: DEVLET
-Anayasa
-Yargı
-Yasama
-Yürütme
-Yerel Yönetimler
Bölüm V: İNSAN VE TOPLUM
-Eğitim Kültür Sanat ve Spor
-Konut
-İnsan ve Çevre Sağlığı
Bölüm VI: KURALLAR
-Kurallar
BÖLÜM I: CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE
SUNUŞ NİÇİN CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE
TANIM
İLKELER VE AMAÇLAR
SUNUŞ
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi, Atatürk sonrası
kötü yönetilen 2002'de uzay çağında yiyecek ekmeğe insanları muhtaç edilen,
sanayisi, üretimi çalışan bir ülkenin can damarları olan fabrikalarına kilit
vurulmuş; Atatürk zamanında bütün büyük
devletlere kendini saydıran büyük Türk Milleti, Büyük Türkiye bugün getirilen
yanlış yasalarla, yanlış politikalarla dilenci konumuna düşürülmüştür,
İnsanların geleceğe olan umutlarının tükendiği şu günde;
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi bütün ülke çapında
yapacağı yeniden yapılanmayla, dürüst, saygılı, çalışan bir toplum yaratmayı
amaçlayacak hem daha özgür hem daha dirlikli, düzenli bir toplum yaratma ve
daha gerçek ve daha iyi işleyen bir demokrasi, daha sağlıklı ve hakça bir
gelişme, Türkiye için uğraş veren, geleceğe yönelik bir partinin programıdır.
Programda bütün Türkiye'yi insan ayrımı yapmadan, bütün
insanlara hizmet götürerek, bütün insanları kucaklayarak Atatürk ilkeleri
doğrultusunda, kuralların ve amaçların açıklıkla belirtilmesine ve kavramların
tanımlanmasına özen gösterilmiştir.
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi programı "Halk
için halka karşın" devrimciliğe özenenlerden temelde ayrılan atacağı her
adımda her değişiklikle uygulayacağı her çözümde halkın istemini ve katılımını
arayan bir partidir, Atatürk ilkelerine ve inkılaplarına öncelik verilerek
hazırlanmış tek programdır.
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi programı bütün
insanları eşit görerek, bütün topluma hizmet ve yatırım götürmeyi amaçlayarak.
Toplumda düzeni, ahlaklı ve dürüstü çalışmayı aşılayarak her yönüyle,
gelişmesiyle, büyümesiyle, sanayi de devleşmiş, ekonomisiyle , dış pazarıyla
dışa açılmış bir güçlü Türkiye yaratmayı hedef almıştır.
Niçin Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye?
Daha özgür ve gelişmiş, dürüst bir toplum için.
Özgürlüğü sağlam güvencelere kavuşturmak için,
Hak ve olanak eşitliği için.
Halkın yönetime giderek artan ölçüde katılmasını öngörür.
Kurucu üyeler, sadece fikir bazında ve bu fikirler de
halkın yararına olduğu takdirde sözlerini savunmaya. Genel Başkana iletmeye
yetkilidir.
Adalet mekanizmasına, Amerika'da ki gibi Jüri sistemini
getirerek kararın sadece lıakım tarafından değil de 15 kişilik halktan
seçilecek jüri üç değerlendirilip. Adaletin daha da güçlü ve doğru bir şekilde
gerçekleşmesini sağlamaktır. Böylece adalet mekanizmasının yanlış işleyen
bölümleri de düzelecektir.
Ceza kanunlarını suçun cinsine ve şekline göre yeniden
düzenleyip, bununla beraber de affın tamamen kaldırılmasını yürürlüğe
koymaktır.
TANIM
Milletin egemenliğini belli sürelerde seçtiği millet
vekilleri ile kullandığı devlet şekliyle Cumhuriyet idaresini benimseyerek
Atatürk ilkeleri doğrultusunda ve demokrasiden yana yönetimiyle, Türkiye'nin
gelişmesi ve dürüst, çalışkan, üretken bir toplum yaratmak için ant içmiş ve bu
zorlu yolda biç durmadan ilerleyecek bir partinin programıdır.
Programda bütün Türkiye'yi insan ayrımı yapmadan, bütün
insanlara hizmet götürerek, bütün insanları kucaklayarak Atatürk ilkeleri
doğrultusunda, kuralların ve amaçların açıklıkla belirtilmesine ve kavramların
tanımlanmasına Özen gösterilmiştir.
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi programı "Halk
için halka karşın" devrimciliğe özenenlerden temelde ayrılan atacağı her
adımda yapacağı her değişiklikte uygulayacağı her çözümde halkın işlemini ve
katılımım arayan bir partidir. Atatürk ilkelerine ve inkılaplarına öncelik vererek
hazırlanmış tek programdır. Yargının bağımsızlığı mahkemelerin organ olarak
bağımsızlığına bağlıdır. Bu konuda ancak yargı fonksiyonunu ifa eden hakimlerin
teminatlı bir statüye kavuşturulmaları, yanı herhangi bir baskı veya tehditle
karşılaşmaksızın görevlerini, lam bir serbestlik ve tarafsızlıkla yerine
getirebilmeleri ile gerçek bir anlam kazanır. Fakat Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun başkanının Adalet Bakma olması, bu bağımsızlığın üzerine siyasetin
gölgesini düşürmektedir. Yargı bağımsızlığının tam anlamıyla sağlanabilmesi
için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Eğitim sisteminde öğrenciler arasında ortaya çıkan fırsat
eşitsizliği gençlerimizin geleceklerini olumsuz yönde etkilemektedir Bu yanlış
gidişe dur demek, kaliteli bir eğitim sistemi yaratma, gençlerimizi yetenek ve
başarılarına göre istedikleri üniversiteye sınavsız girebilecek şekilde
hazırlamak partimizin ilk hedefleri arasındadır.
Bir toplumu önemli kılan eğitimi, sanayisi ve her alanda
yapacağı atılımlar ve üretimdir. Eğitim bunların başında gelen önemli bir
faktördür. Buna dayanarak da eğitimde yeniden yapılanmaya gidilmeli.
1) Zorunlu
Eğitim 12 yıl olmalı,
2) Üniversiteye
giriş sınavsız olmalı,
3) Fen
liseleri göz bebeğimiz olmalı,
4) Meslek
lisesi mezunları mühendis olmalı,
5) Tıp Fakültesine,
Sağlık Meslek Lisesi mezunlan girmeli,
6) Tüm
öğretmenler yönetici olmalı,
7) Öğretmenler
odası kurulmalı,
8)
Eğitimde An di! kullanılmalıdır.
9) Okul
öncesi eğitime gerekli önem verilmeli.
10) Ev
kadınları mesleki eğilim yoluyla üretime katkıda bulunmalı.
İLKELER VE AMAÇLAR
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisİ'nin
ilkeleriyle amaçları bir bütün oluşturur.
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi'nin
uyacağı kurallar, izleyeceği politikalar ve kullanacağı
araçla; da ilkeleriyle ve amaçlarıyla tutarlıdır.
ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK
Özgür toplum olabil menin başta gelen koşulu, tek tek
herkesin özgür olmasıdır.
İnsan da toplum da kendini özgürlükle aşar. Özgür
toplumda;
*Dirlik düzenlik, özgürlükle sağlanır.
*Her düşünce ve inanç özgürce açıklanır,
*Herkes dinsel inançlarının gereklerini özgürce yerine
getirir. 10
*İnsanlar barışçı yallardan düşüncelerini
gerçekleştirebilmek, amaçlarına erişebilmek, haklarını genişletip koruyabilmek
ve yönetime etkin biçimde katılabilmek için özgürce örgütlenebilirler.
*Herkes kendi yaşamını özgürce belirler.
*İnsan kişiliğinin özgürce gelişmesi önündeki engeller
kaldırılır,
*Hiç kimsenin veya örgütün Özgürlüğü başkalarının
özgürlüğünü engelleyemez; ve temel özgürlüklere, bunun için gerekenin ötesinde sınırlama
getirilemez.
Bağımsızlığın kaynağı insanların özgür yaşama isteğidir.
Bağımsız olmayan bir ülkenin insanları özgür olamazlar;
ve Özgürlükten yoksun insanların oluşturduğu bir toplumda, bağımsızlık yeterli
güvenceye kavuşamayacağı gibi bağımsızlıktan beklenen güç ve yarar da yeterince
sağlanamaz.
Onurlu bir ulus ne bağımsızlık uğruna özgürlüğünü feda
eder, ne de özgürlük uğruna bağımsızlığını tehlikeye düşürür.
Bağımsızlık, uluslar arası işbirliği ve dayanışmayı
engellemez ve gereksiz kılmaz. Bağımsızlık, uluslar arasında eşit koşullarla
onurlu işbirliğinin ve dayanışmanın gereğidir
Bağımsızlık, yurttaşların özgürlüğünden, ulusun
egemenliğinden ve ulusal ekonomiden güç alan, bir dış politikayla ve ulusal
güvenlik politikasıyla sağlamlaşır.
Soy ve köken ayrımı, din veya mezhep ayrımı, anadil veya
bölge ayrımı gözetmeksizin, tüm yurttaşları Türk Ulusunun eşit üyeleri olarak
bir tutan: Türk Ulusunu Türkiye'nin tarih ve kültür kalıttyla da çağdaş
uygarlıkla da bütünleştiren tüm ulusların bağımsızlığını dokunulmaz bir hak
sayan: ve Türk Ulusunun esenliğini insanlığın esenliğinde arayan bir
milliyetçilik anlayışı, Türkiye'nin birlik ve Özgürlük içinde, barış ve
bağımsızlık içinde gelişebilmesinin temel koşuludur.
ADALET VE EŞİTLİK
Hakların ve özgürlüklerin herkes için eşit bir biçimde
korunması bakımından adalete güvenilmeyen bir toplumda devlete güven de
sarsılır; ve insanların veya toplum kesimlerinin birbirleriyle dc devletle de
ilişkilerinde barış ve huzur sağlanmaz olur.
Adalet devletin temeli olduğu kadar, hakların ve
özgürlüklerin de başlıca güvencelerindendir.
Sosyal adalet, hukuksal anlamda adaletin bir gereğidir.
Adaletin özünde hak duygusu ve bilinci vardır;hak duygusu ve bilinci ise,
sosyal adaletin, sosyal ve siyasal eşitliğin ve temel özgürlüklerin kökleştiği
bir toplumda gelişir.
Her iki anlamda da adalet, hak ve olanak eşitliğinin
bulunduğu, ve toplumun ortak çabalarıyla sağlanan ürünlerin hakça bölüşüldüğü
bir toplumda anlam taşır. Hak ve olanak eşitliği ise, demokrasiyle ve hakça bir
düzenle gerçekleşir ve güvence altına alınır.
Hak ve olanak eşitliğinin gözetilmediği toplumlardaki
eşitsizlikleri, "insanların bir yaratıl madiği", "herkesin
yeteneklerinin değişik olduğu" gibi mazeretlerle savunmaya kalkışmak,
başlı başına bir büyük haksızlık ve adaletsizliktir.
Adalet ve eşitlik, toplumdaki tüm yapıların ve kurumların
da başta gelen ilkesi olmalıdır.
Adaletli ve hakça sonuçlar doğurmayan, bak ve olanak
eşitsizliğine dayanan veya yol açan yapılar ve kurumlar, verimli ve iyi işler
olsalar bile, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun olarak, ve güçsüzleri
güçlendirecek biçimde, yeniden düzenlenmelidir.
DEMOKRASİ
Demokrasi, halkın kendini özgür iradesiyle yönettiği
rejimdir.
Bunun için insanlar düşüncelerini özgürce açıklayıp
tartışa- bilmeli ve özgürce Örgütlenebİlmelidirler,
Özgürlük, hak ve olanak eşilliği ve adalet, demokrasinin
gerekleridir; ve bunlar ancak demokrasiyle güvenceye kavuşur.
Demokrasinin işlerliği ve sürekliliği, yönetimin
demokrasi kuralları içinde etkinlik kazanmasıyla sağlanır.
Demokrasi, çoğunluğun her istediğini yapabildiği bir
rejim değii; azınlıkta olanlann da haklarının ve özgürlüklerinin korunduğu ve
çoğunluk durumuna erişebilme yollarının açık tutulduğu rejimdir.
Demokrasi, ulusal birliğin de, iç ve dış güvenliğin de,
demokratik haklarla ve özgürlüklerle birlikte güçlendirilmesini ve bütün
toplumun dirlik ve düzenliliğim gerektirir.
HAKÇA GELİŞME VE REFAH
Gelişme, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yönleriyle
bir bütündür.
Bu bütünlük, gelişmenin hakça olmasını ve refah artışından
tüm toplumundan hakça bir düzen içinde yararlanmasını öngörür
Gelişmenin bütünlüğü de, siyasal, sosyal, ekonomik ve
kültürel demokrasi bir bütün olarak gerçekleştiği oranda sağlanır.
Gelişmenin ekonomik yönü, ne başka yönlerinden öne
alınabilir ne de ertelenebilir.
Ekonomik büyüme ve kalkınma, bir yandan herkese çalışma
hakkı tanınarak, herkesin emeği hakça değerlendirilerek ve refah artışı hakça
bölüşerek, bir yandan da üretkenlik ve girişimcilik, demokratik örgütlenme ve
katılım desteklenerek hızlandırılır,
DAYANIŞMA VE BARIŞ
Demokratik dayanışmanın temelinde çoğulcu örgütlenme
özgürlüğü vardır,
Örgün ve çoğulcu ve toplumsal dayanışma, güçsüzlerin
gücüdür; hakların, özgürlüklerin ve demokrasinin toplumsal güvencesidir; halk
katılımıyla hakça gelişmenin gereğidir; ulusal birliğin dayanağıdır.
Demokrasi yaşatabilmenin ve demokrasiyle yaşayabilmenin
temel koşullan arasında yer alan ıç güvenlik ve barış, etkili yönetim ve
uzlaşma, bu tür bir örgün dayanışmayla sağlanır.
Ulusal gelir ve refah artışının hakça bölüşülmesi, hem
dayanışmayla kolaylaşır hem de dayanışmayı kolaylaştırır Özverinin de hakça
dağılımı, toplumda dayanışma sağlayabilmenin gereğidir.
Toplumsal dayanışma, herkesin kendinden önce toplumu
düşünmesi ve toplumun da herkesi eşdeğerde tutarak gözetmesi ile gerçekleşir.
Uluslar arasında dayanışma da barışı sağlamlaştırır ve
dünyada hakça bir düzen kurulmasını kolaylaştırır
SAĞLIKLI VE GÜVENLİ YAŞAM
Sağlıklı ve güvenli yaşayabilmek, doğuştan, herkesin
isteğidir ve hakkıdır.
Bir ülkenin düzeni, tüm insanların sağlıklı ve güvenli
yaşama isteği ve hakkını karşılayabildiği oranda geçerlidir.
Toplumu bir hapishaneye bir tutsaklar kampına veya bir
kafese dönüştürerek de sağlıklı ve güvenli yaşama kavuşturma olanağı vardır;
ama bu insanlık onuruyla ve insanın onu başka yaratıklara üstün kılan
nitelikleriyle bağdaşmaz. Sağlıklı ve güvenli yaşam, özgürlükle, adalet ve
eşitlikle birlikte gerçekleşirse insanlık onuruna yaraşır.
Dayanışma ve barış da, herkesin insanlık onuruna yaraşır
yoldan sağlıklı ve güvenli yaşama olanağı elde edebildiği bir toplumda sağlam
temellere dayanır.
BÖLÜM II: DEMOKRASİ
I - DEMOKRATİKLEŞME
2- ÖRGÜTLENME VE SİYASAL KATILIM
3- CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİSİNİN YAPİSİ VE
İŞLEYİŞİ
4- SEÇİMLER
5- ÖZGÜR İNSAN, ÖZGÜR TOPLUM
6-DEMOKRASİYİ YAŞATABİLMEK VE DEMOKRASİYLE YAŞAYABİLMEK
7-ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK DEMOKRATİKLEŞME
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Parti'sinin öncelik taşıyan
görevi ve işleyişi, demokrasiye gerçektik ve işlerlik kazandırmaktır.
Bu öncelik, partinin sosyal ve ekonomik görev ve
işlevlerini ertelemek anlamına gelmez, çünkü halkı yoksulluktan ve ezilmekten
kurtaracak, yönetimde ve ekonomide halkın ağırlığını artırarak toplumdaki
adaletsizlikleri ve insan kişiliğinin serbestçe gelişmesi önündeki engelleri
giderecek bir düzen, ancak, demokrasinin halka katacağı güçle kurulabilir.
Demokrasiye gerçeklik ve işleklik kazandırabilmenin ve
halkı demokrasiyle güçlendirebiîmenin temel koşulu ise, anlatım ve örgütlenme
özgürlüklerini genişletmektir.
Düşüncelerini ve duygularını, gözlem ve bilgilerini,
sözle, yazıyla veya sanatla açıklayabilen, başkalarına anlatabilen, gelecek
kuşaklara aktarabilen ve soru sorup tartışabılen tek yaratık insandır. İnsan bu
yeteneğini kullanarak, doğaya kendi yapıtlarını katar.
İnsana özgü bir başka yetenek de, değişik düşüncelere ve
inançlara, değişik çıkarlara ve amaçlara göre örgütlenebilmesidir. İnsan
toplumunu, "sürü" denen toplu yaşam biçimlerinden ayıran budur.
Bu tür çoğulcu örgütlenme, tek başlarına güçsüz olanlan
dayanışmayla güçlendirir, tek başlarına seslerini duyuramayanların seslerini
birleştirerek gürleştirir, böylece toplumda güçler dengesinin ve hakça bir
düzenin yolunu açar.
Bu iki özgürlüğü, anlatım ve örgütlenme özgürlüklerini
engellemek, insanı insan yapan, ona doğadaki üstün yerini kazandıran ve insan
toplumunu büyüklerin küçükleri yediği "orman yasası" kapsamından
kurtulma olanağına kavuşturan yetenekleri sınırlamaktır.
Gelişme ekonomide olduğu kadar, sosyal yapıda ve
ilişkilerde de, düşünce ve değerlerde de, beklenti ve isteklerde de değişikliğe
yol açar.
Yoksul bırakılan ve ezilen toplum kesimleri, gelişmeyle
birlikte, toplumda, güçlerini artıracak yeni bir denge arayışına girerler.
Güçlü kesimlerse, bir yandan gelişmenin sağladığı yeni
ekonomik olanaklardan yararlanmak, fakat bir yandan da, sosyal yapıda ve
dengede gelişmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkan değişim
eğilimlerini önlemek ve kendi ayrıcalıklı durumlarım sürdürmek isterler. O
nedenle, değişimi gerçekleştirebilmenin en etkili araçları olan anlatım ve örgütlenme
Özgürlüklerini sınırlı tutmaya çalışırlar.
Sınırlamayı kamuoyuna veya güvenlikten sorumlu devlet
kuruluşlarına haklı gösterebilmek için, bu özgürlükleri bir huzursuzluk ve
çatışma etkeni gibi gösterecek tertiplere ve kışkırtmalara girişmekten bile
kaçınmazlar.
Başarılı olurlarsa, ya toplumda patlamalara yol açılır;
veya değişimden yarar uman, değişime az yatkın toplum kesimleri küskünleşip
pasifleşirler. Gelişme, o kesimlerin dinamizminden yoksun kalarak duralar.
Değişime açık toplum kesimlerinin gelişmeye hız ve süreklilik katabilmeleri,
anlatım ve örgütlenme özgürlüklerini genişliğine bağlıdır.
Bu açıdan, anlatım ve örgütlenme özgürlükten,
demokrasinin ve demokratik katılımın olduğu kadar, sürekli ve sağlıklı
gelişmenin, sosyal yapıda ve dengede gelişme gereği olan değişimi
gerçekleştirebilmenin ve hakça bir düzen içinde gelişme ürünlerini toplum
yararına değerlendirebilmenin de teme! koşullarıdır.
Gelişme sürecindeki toplumda, değişik kesimlerin çelişen
çıkarları ve özlemleri, ancak anlatım ve örgütlenme özgürlüklerinden
yararlanarak bağdaştırılabilir. Uzlaşmaya ve sağlıklı bir dengeye dayanan bir
toplum yapısı ancak böyle oluşabilir.
O nedenledir ki, anlatım ve örgütlenme özgürlüklerinin
birlikte ve gereğince işlediği bir demokrasi, bir uzlaşma ve barış rejimidir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'Sİ,
Demokrasiye gerçeklik ve işlerlik kazandırabilmek için;
İnsanca ve hakça bir düzeni halk katılımıyla kurabilmek için; Gelişmeyi
hızlandırabilmek, sürekli ve sağlıklı kılabilmek için;
Toplumda barış ve uzlaşma sağlayabilmek için,
Anlatım ve örgütlenme özgürlüklerini ve tüm demokratik
hakları ve özgürlükleri genişletecektir; ve sağlam anayasal, yasal ve kurumsal
güvencelere kavuşturacaktır.
ÖRGÜTLENME VE SİYASAL KATILIM
Partiler, seçimler, seçimle oluşan parlamento ve yerel
yönetimler, demokrasinin gerekleri arasındadır;ama bunlar demokrasi için
yeterli değildir. Bunların, bir yandan temel demokratik haklarla ve
özgürlüklerle, bir yandan da örgün, sürekli ve etkin halk katılımı ve denetimi
ile bütünlenmesi gerekir.
Toplumsal örgütler, partilerle ilişki kurmazlarsa,
siyasette ağırlıklarım gereğince duyuramazlar;yönetim ve yasama çalışmalarını
gereğince etkileyip deneti eye m ez ler; son uç olarak da katılımcı ve gerçek
demokrasi değil, güçlülerin egemenliğinde bir seçkinler
"demokrasi"si, daha doğrusu, adı "demokrasi" olsa bile,
çağdaş demokrasiyle ilgisi bulunmayan bir rejim ortaya çıkar.
Siyasal partilerin örgütlenme Özgürlüğünü ve toplumsal
ilişkilerini sınırlamak da onların, demokratik işlevlerini yerine
getirebilmelerini engeller.
Nüfusu yüzbinleri bulan, hatta, yer yer, milyonu aşan
ilçeler vardır. Bunlarda bir partinin, en çok dokuz üyeden oluşabilen bir
yönetim kuruluyla, toplumun nabzını elinde tutabilmesi, kendi politikalarını ve
mesajlarını halka iletebilmesi, çevre halkıyla, demokrasinin gereği olan yakın
ilişkileri ve etkileşimi kurabilmesi olanaksızdır. Hele köylüye erişebilmesi
çok güçtür. Parti Örgütlerine bu tür sınırlamalar konması , partileri görev
yapamaz duruma , demokrasiyi de göstermelik duruma getirir.
Siyasal partiler, demokratik işlevlerini yerme
getirebilmek için, toplumun ve ülkenin en uç noktalarına kadar tüm yerleşim
birimlerinde örgütlenebilmen, diledikleri ve başarabildikleri kadar çok sayıda
yönetim birimleri kurabilmelidirler.
Siyasal partiler, yalnız siyasetle ilgilenerek de
görevlerini yapamazlar. Sosyal ve kültürel çalışmalar, partiler için, siyasal
çalışmalar kadar önem taşır.
Demokrasinin gerçeklik kazanması ve sağlıklı
işleyebilmesi için;
*Siyasal ve toplumsal örgütlenme serbest olmalıdır.
*Halk, siyasete, örgün ve etkin biçimde katılabilmelidir.
*Parti üyelerinin parti çalışmalarına, yönetimine VJ
denetimine olabildiğince geniş Ölçüde katılımı sağlanmalıdır
*Partiler ve politikacılar, toplumla yaygın ve sürekli
etkileşim kurebilmelidirler, politikalarını, dayandıkları toplum kesimleriyle
ve o kesimlerin örgütleriyle birlikte oluşturabilmedirler; alacakları
kararların, hazırlayacakları yasaların geçerliliğini böyle bir iletişim ve
etkileşim sürecinde, önceden ölçebilmelidirier.
* Bu olanağı elde edebilmek üzere, partiler, değişik
amaçlı toplumsal örgütlerle de onları asıl işlevlerinden uzaklaştır- maksızm,
işbirliğine girebilmeli;aynca kendilerine bağlı demekler, kulüpler, vakıflar
kurabilmelidirler.
Bunlar engellenir ve yasaklanır da, türlü adlar veya
kılıflarla ya da yer altı çalışmalarıyla, siyaseti etkileme olanağı bulan
gruplar karşısında, hatta bu olanağı elde edebilen dış kökenli bazı kuruluşlar
karşısında, partiler eli kolu bağlı duruma düşürülürse, partiler de, siyaset
de, yönetim de ve giderek toplum da yozlaşır.
Bu engeller ve yasaklar kaldırılmazsa, partiler ve
politikacılar, hem sorumluluklarının gereklerim yerine getiremezler, hem de her
şey d en sorumlu tutulurlar. Bu yüzden halk, partilerden soğur.
Bu engeller ve yasaklar kaldırılmazsa, halk politikanın,
etkisiz ve ilgisiz seyircisi durumuna sürüklenir.
Meydan, bir yandan egemen güçlere, yetkilerini halktan
değil varlıklarından veya baskı olanaklarından alan güçlere, bir yandan da açık
veya gizliliklere ve militan gruplara kalır.
Politika , demokrasiye ısınamayanların deyimiyle, o zaman
"çirkin"Ieşip "çamur"laşır.
Sorumlu politikacıların ve toplumsal örgütlerin bıraktığı
boşluktan yararlanan, şiddet eylemcileri, mahallelere, köylere kadar sızma
olanağı bulurlar.
Sonuç olarak, toplumda uyanan hayal kırıklığı,
doyumsuzluk ve güvensizlik, dikta heveslilerine gerekçe sağlar, yol açar.
Toplumun bazı kesimleri demokrasinin yokluğunda da
seslerini az veya çok duyurabilir, yasama ve yürütme organlarını az veya çok
etkileyebilir, haklarım bir ölçüde olsun koruyabilirler.
Fakat özellikle köylüler ve işçiler, demokrasinin varlığı
ile yokluğu arasındaki , demokrasinin işlediği dönemlerde kesintiye veya
kısıntıya uğradığı dönemler arasındaki farkı günlük yaşamlarında, can evlerinde
duyarlar. Onlar ancak demokrasi gereğince işliyorsa ezilmekten, sömürülmekten
kurtulmayı, haklarını korumayı, durumlarım iyileştirmeyi umabilirler. Köylüler
ve işçiler için demokrasi, manevi doyurucu!uğunun ötesinde, işlevsel değer
taşır. O nedenle demokrasinin değerini en iyi bilenler köylülerle işçilerdir.
Partiler köylerde örgütlenemiyor ve köylüler o yoldan
siyasete kanlamıyorlarsa, derneklerin köylerde şube açması bile yasaklanıyorsa,
başlı başına bir demokrasi okulu olan kooperatifçilik Aşırı devlet
müdahaleciliği ile demokratik niteliğini yitirmişse; sendika yöneticiliği ile
milletvekiliğibağdaşmıyorsa; bu koşullar altında köylüler de, işçiler de
demokratik katılım sürecinin dışına itilmiş ve demokrasinin toplumdaki can
daman kesilmiş demektir.
Meslek kuruluşları, gelişen bir toplumda yaşamsal önem
taşır. Bu kuruluşlar siyasal konularda görüş açıklayamıyorlarsa, kendi sorunlan
siyasal sorunlardan soyutlanamayacağma göre, yasal işlevlerini bile gereğince
yerine getiremezler. Sendikacılar gibi.
bu kuruluşların yöneticileri de milletvekili
seçildiklerinde, kuruluşlardaki görevlerini bırakmak zorundaysalar, toplumun en
dinamik bazı kesimleri yasama organı dışına İtilmiş ve siyasete gereğince
ağırlıklarını koyamamış olurlar.
Bu tür sınırlamalardan ve yasaklardan, meslek gruplarıyla
birlikte siyasal yaşam da büyük zarar görür.
Yüksek Öğrenim gençliğine parti üyeliğinin ve
örgütlenmenin yasaklanması ve genel olarak gençlerin siyasal hak ve
katılımlarının sınırlanması ise, bir takım yasa dışı güçlerin ve karanlık
amaçlı çevrelerin, gençlikteki dinamizmi kendi amaçlan ve çıkarlan uğrunda
kullanabilmelerini, hatta şiddet eylemlerine yöneltebil m el erini kolaylaştmr.
Bu tuzaklara düşmeyen gençlerden bazı lan ise,
enerjılerini ve heyecanlarını, sağlıksız bir takım alışkanlıklara sürüklenerek
sürdürme eğilimine kapılabilirler.
Ülkemizde gençliğin yer yer şiddet eylemlerine
yöneltilebildiği yıllarda, demokratik işleyişli büyük partilerin Örgütlerine
katılarak siyaset yapan gençler, yasa dışı eylemlere karışmamışlardır.
Siyasal partilerin yüksek Öğrenim gençliği arasında
örgütlenebilmesi, gençlerin dinamizmine ve heyecanını ve topluma yararlı olma
isteğim yasal sınırlar içinde demokratik disiplin altına alabilmenin en geçerli
yoludur.
Siyasetin eğitimi kendi içindedir. Siyaset, yaparak
öğrenilir.
Demokratik alışkanlık ve davranışlar yaşanarak kazamlar.
Gençliği örgün siyasetin dışına itmek, insanları eğitime en açık oldukları bu
çağda ve ortamda, siyasal eğitim görmekten alıkoyar. Bundan da ülkenin siyasal
yaşamı zarar görür. Siyasa! partiler ve kadrolar verimli bir fidanlıktan
beslenme olanağını yitirirler.
Partilerin yüksek Öğrenim gençliğiyle ilişki ve iletişim
kurama- malan, üstelik, panileri, politikacı lan, dolayısıyla da devleti,
gençlik sonınlanyla bilgili ve anlayışlı biçimde ügılenemez duruma düşürür.
Bu nedenledir ki, demokrasinin bilincine vanimış
ülkelerde, gençliğin siyasetle ilgilenmesi değil, zaman zaman siyasete
ilgisinin azalması, bir kaygı konusu olmaktadır.
Öte yandan, üniversite öğretim üyelerine siyasetle
ilgilenmenin, siyasal görüş açıklamanın, partilerde hiç değilse partilerin
merkez organlannda veya danışma kurullannda görev almanın yasaklanması t
partileri ve siyasal yaşamı, ülkenin en zengin uzman kaynağından uzak düşürür.
Partiler, o yüzden, iktidarda veya muhalefette, işlevlerini gereğince yerine
getirebilmekte büyük zorluk çekerler.
Çağımızda uzmanlık dalları, politikacıların kendi
başlarına kav raya m ayacak lan kadar çoğalmıştır. Partiler geniş uzman
kadrolannın, bilim adamlanmn katkısı olmaksızın, toplum sorunlarına geçerli
çözümler oluşturamayabilirler.
Özellikle sosyal ve siyasal bilim dallarında ve
uygulamalı bilim dallarında uzmanlaşan üniversite öğretim üyeleri de, bir
ölçüde olsun siyasetle ilgilenmedikçe ve siyasal deneyim kazanmadıkça,
"fildişi kule"debiiim yapmanın sakıncaları ile karşı karşıya
gelebilirler ve toplum gerçeklerine uyum sağlamakta güçlük çekebilirler, hatta
toplum gerçeklerini gereğince değerlendiremeyebilirler.
Tüm bu nedenlerle Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Parti,
siyasal ve toplumsal örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri; köylülerin,
örgütlü halk kesimlerinin, o arada sendikalarla meslek kuruluşlarının ve yüksek
öğrenim gençliğiyle üniversite öğretim üyelerinin siyasetle önündeki engelleri
kaldırmaya uğraşacaktır.
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Parti, halktan büyük ölçüde
soyutlanan demokrasiyi, etkin, örgün ve sürekli halk katılımıyla somutlaştırmak
için, gerek toplum düzeyinde gerek kendi içinde uğraş vermeyi, demokratikleşme
yolunda öncelik taşıyan bir görev saymaktadır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİSİNİN YAPISI VE
İŞLEYİŞİ
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Parti1 sin in amaçladığı
insanca ve hakça düzenin gerçekleşmesi yolundaki çabalar, toplumun her
kesiminden gelebilecek katkılara açıktır. Toplum yararını kendi kısa dönemli
çıkarlarına üstün tutma erdemini ve uzgörüsünü gösterebilenlerden gelebilecek
katkılar, ayrıca değer taşır ve toplumsal uzlaşmayı kolaylaştırır.
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Parti'sinin amaçladığı
İnsanca ve hakça düzen önündeki engeller, bunların ötesinde, asıl, yaşamlarını
emeğiyle kazananların, dar ve orta gelirlilerin, etkin örgütlenmesi ve
dayanışması ile aşılabilir.
Böyle bir örgütlenme ve dayanışma,
*Egemen çevrelerin ekonomideki, toplumdaki ve yönetimdeki
ağırlıklarını sınırlayan sağlıklı bir sosyal güçler dengesi oluşturarak,
çoğulcu ve katılımcı demokrasiye gerçeklik kazandırabilmek için; ve Siyasal demokrasinin tanıdığı haklan ve özgürlükleri
değerlendirmede herkesi eşit duruma getirebilmek için gereklidir.
Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Parti, toplumsal örgütlenmemiz
ve dayanışmanın özlenen düzeye erişmesine, kendi yapısı ve işleyişiyle Örnek
olmak ve katkıda bulunmak zorundadır.
O bakımdan, bir partinin örgütlenme biçimi, yapısı ve
çalışma kuralları tüzük konusu olsa bile CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ
‘nin özelliği ve işlevi, bunlara ana ilkeleriyle, programda da öncelikli yer
verilmesini gerekli kılmaktadır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, eski denemelerdeki
aksaklıklardan, eksikliklerden, dengesizliklerden arındırılmış ve sağlıklı
biçimde genişletilmiş bir demokrasiyi, bir siyasal parti için geçerli
olabilecek yönleriyle, ilkin kendinde uygulayacaktır.
Bunun halkı yönetimde elkinleştıren; özgürlükleri
yetkiyle, hakları sorumlulukla bütünleyen, toplumsal dayanışmayı, uzlaşmayı,
barışı güçlendiren;ulusal birliği pekiştiren; insanca ve hakça gelişmeyi
kolaylaştırıp hızlandıran bir demokrasi olacağını Önce kendi yapısında ve
işleyişinde gösterecektir.
Bir yandan, siyasal ve toplumsal örgütlenme haklarım ve
özgürlüklerini gereğince genişletmek için uğraş verirken, bir yandan da,
yürürlükteki sınırlamaların sakıncalarını kendi yapısı ve işleyişi ile
olabildiğince azaltmaya çalışacaktır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'nin bunda başarılı
olabilmesi için:
Partide her üye görevli, yetkili ve sorumlu olacaktır.
Parti çalışmalarına ve parti politikalarının oluşumuna tüm üyeler etkin biçimde
ve sürekli katılacaklardır.
Tüm üyeler CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE anlayışını
geliştirecek yönde, toplumsal ve ekonomik örgütlenme bilincini ve bilgisini
yaygınlaştırabilecek biçimde ve ülke ve dünya sorunları Ü2erinde sürekli
eğitileceklerdir.
Partinin yönetim birimlerine yapılacak seçimlerde belirli
hizmet,başarı ve parti için eğitim ölçülerine uygunluk koşullan gözetilecektir.
Genel seçimler ve yerel yönetim seçimleri için adayların
belirlenip sıralanmasında da, üyelerin gözlemleri ve değerlendirmeleri başlıca
etken olacaktır.
Gerek üyeler arasında, gerek üyelerle parti yönetim
birimleri arasında sürekli iletişim ve etkileşim sağlanacaktır. Üyelerden,
yörelerindeki veya kendi çalışma alanlarındaki yurttaşlarla ve kuruluşlarla da
kişisel ilişkilerini geliştirmeleri beklenecektir.
Tüm üyeler yerel sorunlara, değişik toplum kesimlerini
ilgilendiren sorunlara, toplumsal dayanışmayla ve ortak girişimlerle, hakça
çözümler getirebilmesi için uğraş vereceklerdir, Böylece halkın özgüveninin ve
etkisinin artmasına katkıda bulunacaklardır.
*Toplumsal ve ekonomik örgütlenmeden, eğitime, kültüre
sanata,spora ve özel ilgi alanlarına kadar, toplumun sağlıklı ve dengeli
gelişmesine ve insan kişiliğinin gelişmesine katkıda bulunabilecek her konuda,
üyelerin yapacakları sosyal çalışmalar, en az siyasal çalışmaları kadar önem ve
ağırlık taşıyacaktır. Fakat sosyal çalışmalara particilik karıştırmayacaktır.
Bu çalışmalar topluma CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT doğrultuda yararlı birer yurttaş
olmanın gereği olarak yapılacaktır.
*Türk toplumunun gelişmesine, ulusal sorunlarımızın ve
haklarımızın dünyaya tanıtılıp savunulmasına ve başka ülkelerde çalışan veya
öğrenim görmekte olan yurttaşlarımızın sorunlarının çözümüne, o
yurttaşlarımızın da ortak katkılarını sağlamak ıçin çaba gösterilecektir.
" Demokratik ülkelerde çalışan yurttaşlarımızın, o
ülkelerde edindikleri demokratik deneyimi ve birikimi Türkiye ye aktarabilmeleri
için etkili kanallar oluşturulacaktır,
*CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE'nın öngördüğü toplum
yapısı için gereken sosyal güçler dengesi öncelikle parti yapısında
gözetilecektir.
*Etkin ayrımcılığa, din ve mezhep ayrımcılığına,
"yerli- yabancı" ayrımcılığına ve seçkinliğe, o arada
"aydın-halk" ikiliğine, parti yapısında ve çalışmalarında yer
verilmeyecektir; toplumda da bu tür ayrımcılık eğilimlerine karşı konularak,
ulusal birliğin pekiştirilmesine katkıda bulunulacaktır.
*Kadın-erkek eşitliğine daha şok gerçeklik kazandırabilmek,toplum
sorunlarının çözümüne kadın yaklaşımını gereğice değerlendirebilmek, ve
demokratik kültürün gelişmesini evden başlatabilmek için, parti çalışmalarına
kadınların etkin katılımı Özendirilecektir.
*Üyeler arasında CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE anlayış ve
doğrultu bakımından tutarlılığa özen gösterilecektir; bu anlayışın ve
doğrultunun toplumda yaygınlaşmasına çalışılacaktır. Ancak, başka doğrultudaki
düşüncelerin de toplumda, demokrasi kurallarına uygun olarak, örgütlü ve
barışçı biçimde, özgürce açıklanabilmesi için uğraş verilecektir.
*Üyelerin, sosyal ilişkilerinde CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT
TÜRKİYE anlayışın vc doğrultunun gerekli kıldığı davranış kurallarına uymaları
gözetilecektir.
*Fani çalışmaları için maddi kaynak sağlamada, kimseye
çok yük olunmamasını ve kimseye maddi olanaklardan ötürü partide üstünlük
kazandırılmamasını gözeten hakça ölçüler içinde, tüm üyelerin düzenli katkısına
ağırlık verilecektir
*Partiye gelir sağlamak için düzenlenecek toplantıların
ve yapılacak çalışmaların, partiyle halkı yabancılaştırmayacak vc parti
doğrultusuna gölge düşürmeyecek türlerde olmasına özen gösterilecektir.
SEÇİMLER
Ülkemizde küçük partilerin Millet Meclisinde temsil
olanağına seçim sistemiyle geliştirilen sınırlama, büyük sakıncalar doğuracak
kadar geniş tutulmuştur. Sınırlamanın bu kadar geniş tutulmasının gerekçesi,
Mecliste bir partinin tek başına çoğunluk sağlayabilmesini kolaylaştırmak,
öylelikle koalisyon hükümetlerine meydan bırakmamaktır.
Geçmişte, Türkiye de koalisyonların iyi işlememesi,
koalisyonun aslında kötü bir şey olmasından değil, Türk siyasal yaşamının üst
düzeylerinde uzlaşmaya yatkınlığının gelişmemiş bulunmamasındandır. Sorunun
çözümü, uzlaşmayı gereksiz kılmak değil, uzlaşma yeteneğini ve yatkınlığını
geliştirmektir. Çünkü uzlaşmasız demokrasi yaşayamaz.
Birçok demokratik ülkeler, bunalımlardan koalisyon
hükümetleriyle esenliğe çıkabilmişlerdir; demokrasilerini, uzun koalisyon
hükümetleri hatta azınlık hükümetleri dönemlerinde güçlendirebilmişlerdir;
gelişmelerini o dönemlerde hızlandırmışlardır;koalisyon veya azınlık
hükümetlerinin uzlaşmayı zorunlu kılıcı etkisi altında, demokrasiyi barış ve
huzurla bağdaştırabiImişlerdir.
Koalisyon hükümetlerine gereksinme duyulmasın diye küçük
partilere parlamento yolu tıkanınca, büyük partilerin, o arada iktidardaki
çoğunluk partisinin, kendi içlerinde birer koalisyona dönüşmeleri ve iç
yapılarında tutarsızlığa, uyumsuzluğa sürüklenmeleri tehlikesi ortaya çıkar. İç
yapıları tutarsız partiler de, parlamentoda tek başlarına büyük çoğunluk
sağlayarak iktidara gelseler bile, tutarlı bir iktidar oluşturamazlar
Çünkü Parlamentoya kendi partileriyle girebilme yolunu
tıkalı bulanlar büyük partilere sızma yollarını ararlar. Bunlar, etkili ve
dinamik biçimde kemikleşerek, büyük partilerin, o arada iktidar partisinin
yönetimini ele geçirebilirler.
Böylelikle, bir takım zorlamalarla ve yapay önlemlerle,
koalisyon hükümetleri önlenmeye çalışılırken, koalisyon durumunda partiler
ortaya çıkar; ve çoğunluk iktidarı güvence allına alınmak yerine, çoğunluk
partisinin sırtından azınlık iktidarına olanak sağlanır.
Demokrasi, değişik veya karşıt görüşleri bünyesinde
toplayan büyük fakat tutarsız partilerle güçlenemez. Demokrasi, her görüşün
serbestçe örgütlenebilmesiyle güçlenir. Siyasal örgütlenmeye getirilen yapay
sınırlamalar, istenenin tam tersi sonuç verir ve ulusal iradenin parlamentoya
ve siyasal yaşama gereğince ve sağlıklı biçimde yansımasını da, iktidarların
etkinleşebilmesını de engeller.
Bu nedetıle CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si. seçim
sisteminde partiler önünde konan aşın yükseklikteki barajlan, sağlıklı bir
demokrasiyle bağdaşabilir düzeye indirecektir.
Uzlaşmadan kaçarak değil, uzlaşmayı gereksiz kılarak da
değil, uzlaşma alışkanlığını toplumda yerleştirerek, demokrasinin sağlıklı
işleyebileceği ve süreklilik kazanacağı bir ortam oluşturmaya çalışılacaktır.
"Sakıncair görüşleri Önlemenin de yolu, bir takım
yasaklar koyarak örgütlenmelerini ve açığa çıkmalarını engellemek değil,
demokrasinin açıklık ortamında halkın iradesiyle onlan etkisizleştirmektir.
Demokrasi, örgütlü halk kesimlerinin yönetime
ağırlıklarım koyabildikleri, o arada parlamentoda seslerini duyurabildikleri
cranda gerçeklik ve güç kazanır,
Oysa Türkiye de, sendikaların, meslek kuruluşlarının ve
bir çok halk sektörü kuruluşlarının yöneticileri, milletvekili olabilmek için,
bu görevlerini bırakmak zorundadırlar.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, örgütlü halk
kesimlerinin parlamentoda temsili önüne konulan bu haksız ve demokrasiyle
bağdaşması olanaksız engeli kaldırmak için uğraş verecektir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, yurt dışında çalışan
yurttaşlarımıza Türkiye deki seçimlerde oy hakkı tanıyarak, onların demokratik
gelişmemize katkıda bulunabilmeleri olanağını sağlayacaktır.
Gençliğin demokratik katılımını genişletmek ve gençliğin
dinamizmini siyasal yaşama yansıtabilmek için, seçmen yaşı ve partilere üyelik
yaşı İS e, seçilme yaşı da 25 e indirilecektir,
ÖZGÜR İNSAN, ÖZGÜR TOPLUM
Özgürlük, insanı insan yapan niteliklerin özüdür.
Su özden aldığı güçle, insan , doğadaki üstün yerini
kazanır; yeteneklerini sürekli geliştirir, düşüncenin, bilginin ve bilimin
önündeki sınırlan sürekli genişletir ve kendi kendini aşar.
Bu özden aldığı güçle, insan, baskıya karşı direnir
Özgür toplumun özü ve kaynağı özgür insandır. Özgür
insanın güvencesi de özgür toplumdur,
Özgürlüğü yalnız kendileri için veya kendileri gibi
düşünenler için isteyenler özgür değil bağnazdırlar. Bağnazlığın yaygın olduğu
bir toplumda ise, demokrasi yaşayamaz.
Kendi özgürlüğünü koruyup genişletebilmek için, kendi
özgürlüğünün de güvencesi olan demokrasiyi yaşatmaya ve genişletmeye katkıda
bulunabilmek için, insan, bütün toplumun, o arada kendi gibi düşünmeyenlerin de
özgürlüğünü de savunmak zorundadır.
Bu zorunluluk değişik veya karşıt düşüncelerin,
demokrasiyi yaşatıp güçlendirmek uğrunda dayanışmalarını ve uzlaşmalarını
gerektirir. O açıdan, demokrasi, bir kargaşa, kutuplaşma ve kavga rejimi değil,
uzlaşma ve dayanışma rejimidir.
Değişik veya karşıt düşüncelerin özgür ve açık tartışma ortamında
karşılaşmasından, çok sesli uyum doğar ve ulusal birlik bu dinamik uyumdan
kaynaklanır. Tek sesli, tek seçenekli toplumsa, uyumlu değil uyuşuk toplumdur.
İnsanlığın, bilimin ve toplumların ilerlemesi,
genellikle, zamanında yasak olan veya sakıncalı sayılan düşüncelerle
sağlanabilmiştir. Dünyanın yuvarlak olduğu bile, ancak, yasaklara karşın
söylenebilmişti.
Değişik düşüncelerin ve seçeneklerin özgürce, açıklanıp
tartışılabildığibîr ortamda, insanın, kendi düşüncelerini, yargılarını
sınayabilmesi, yanılgılardan kurtulabilmesi ve kendini aşarak kişiliğim
geliştirebilmesi kolaylaşır. Değişik seçenekler arasında özgürce seçimler
yapabilen veya bireşimler (sentezler) kurabilen toplum da karmaşık sorunlara
geçerli çözümler bulabilmede, darboğazları aşarak ilerleyebil m ede ve
tehlikeleri önceden görerek önleyebilmede, tek sesli, tek seçenekli
toplumlardan çok daha başarılıdır.
Düşüncelerin özgürce açıklanabilmesi, demokrasi için
gereklidir ama yeterli değildir.
Gerek açıklanan düşüncelerin, gerek bilginin, toplumda
serbestçe ve yaygın biçimde dolaşabilmesi de sağlanmalıdır.
Bunun için, iletişim hakkı ve olanaklan genişletilmeli,
toplumda herkesin ve her kesimin eşitlikle yararlanabileceği düzeye
erişmelidir. Güçsüzler, Özgürce Örgütlenip birleşerek, seslerini, en az
güçlüler kadar gürleştircbilmeli, değişik düşünceler ve seçenekler, kitle
iletişim araçlarıyla, topluma özgürce ve dengeli bir biçimde yayılmalıdır.
Yurttaşların eksik veya tek yanlı bilgilere dayanarak oy
kullanmak ve yasaklarla, sı m damalar la daraltılmış seçenekler arasından seçme
yapmak durumunda bırakıldıkları bir seçim, gerçek anlamda serbest seçim
sayılmaz ve toplumun gerçek iradesini yansıtamaz.
Özgür İnsanlardan oluşan özgür bir toplumda demokrasiye
gerçeklik kazandırabilmek için
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİSİ:
*Ulusal birliği ve güvenliği, ülke bütünlüğünü, toplumda
barışı ve huzuru tehlikeye düşürebilecek eylemlere karşı demokratik hukuk
devleti kurallarına uygun etkili Önlemler getirirken; hukuk düzenini
"düşünce suçu" kavramından arındıracaktır.
*Her alanda, her toplum kesimine örgütlenme hakkı ve
özgürlüğü tanırken; toplum sorunlarının içiçeliğini, karmaşıklığını ve siyasal
konulardan soy uzanamayacağını göz önünde tutarak, toplumsal Örgütlere her
konuda düşünce ve isteklerini açıklama özgürlüğü sağlayacaktır.
*Basın ve yayın özgürlüğü üzerindeki demokrasiye aykırı
sınırlamaları kaldıracaktır.
Yayınlara ve sanat yapıtlarına yargı organlarının
kararları dışında yasaklar konabilmesini Önleyecektir.
Basımevlerini, sansür uygulayıcısı durumuna getirecek
olan, el konulma tehdidinden kurtaracaktır.
Gazete ve dergi yayımcılığında ve dağıtımında, devletin
fırsat eşitliğine yansız ve hakça katkısını sağlayıp
kurumlaştıracakıir.
Yerel basına, yöresel iletişim işlevim daha etkin biçimde
yerine getirebilme olanağını sağlayacaktır.
Devlet radyosuna ve televizyonuna, ilgili kamu
kuruluşlarından başlıca siyasal partilerle toplumsal örgütlerin dengeli
gözetiminde, ve yansızlığı güvence altına alıcı kurallarla özerklik
tanıyacaktır.
*Üniversitelerin, planla belirlenen gelişme hedeflerine
uygun nitelikte ve nicelikte eğitilmiş insan gücü yetiştirmeleri ve yine bu
hedeflerin gerektirdiği araştırmalara katkıda bulunmaları bir düzene
bağlanırken. Öğretimde, bilimsel çalışmalarda vc yönetimde özerklikleri, ve
üniversite Öğretim üyelerinin anlatım özgürlükleri güvence altına alınacaktır.
*Kişilerin haklarının vc özgürlüklerinin yönetsel
kararlarla kısılması Önlenecektir.
*Toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğü güvenlik
açısından gerekenin ötesinde sınırlanmayacaktır.
*Toplu dilekçe verme ve bildiri yayınlama özgürlüğü
güvence altına alınacaktır.
DEMOKRASİYİ YAŞATABİLMEK VE DEMOKRASİYLE YAŞAYABİLMEK
Başlangıcı ondokuzuncu yüzyılın ikinci yansına kadar
giden demokratikleşme sürecinde, Türk toplumu, artık demokrasi siz yaşamayı
düşünemez noktaya gelmiştir. Üstelik bir çok demokratik ülke de, artık,
demokrasiden yoksun bir Türkiye düşünememektedır.
Toplumun siyasal bilinci ve yönetimi ve Türkiye 'nin
dünyadaki yeri bakımından, bu önemli bir aşamadır.
Ancak, Türk toplumu, henüz, demokrasiyi verimli ve
kesintisiz işletebilir ve demokrasiyle huzur içinde yaşayabilir duruma
erişebilmiş değildir.
Ne demokrasiyle, ne de demokrasisiz olabilmektedir.
Bu açmazı aşabilmenin, bu çelişkiyi giderebilmenin tek
bir tılsımlı çözümü yoktur: bunun, birbiriyle bağlantılı değişik koşulları,
gerekleri vardır.
O koşulların, gereklerin başında,
* Değişik ve karşıt düşüncelerin özgürce ve barış içinde
açıklanıp tartışılabilmesi:
*Düşünce!eri veya çıkarları çatışan toplum kesimlerinin
ve siyasal partilerin, barış içinde yan yana yaşayabilmeleri, gereğinde ulusun
esenliği, devletin güvenliği, toplumun dirliği düzenliği için, ayrılıklarını
saklı tutarak da olsa, uziaşabilmeleri ve işbirliği yapabilmeleri :birbirlerini
hem denetleyerek hem de bütünleyerek:ge]işmeye katkıda bulunabilmeleri: ve
*Sivil yönetimin, toplumda huzuru ve güvenliği, demokrasi
kurallarından sapmaksızın etkili biçimde sağlayabilmesi gelir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sı. demokrasiyi
yaşatabilmenin ve demokrasiyle yaşayabilmenin bu temel koşullarını vc
gereklerini Türk toplumunda ve devlet yönetiminde yerleştirmek , sağlam ve
köklü geleneklere kavuşturmak için çaba gösterecektir.
Kendi düşüncelerini açıklar ve gerçekleştirmeye
çalışırken, karşı düşüncelere de saygılı ve anlayışlı olmanın somut örneğini
kendi davranışında verecektir.
Kendi doğrultusundan sapmaksızın, kendi ilkeleriyle ve
amaçlarıyla tutarsızlığa düşmeksizin: ulusun ve devletin yaran, toplumun
dirliği düzenliği uğrunda, diyaloga vc uzlaşmaya açık olacaktır.
Demokrasi kuralları içinde ve demokrasiye de güç katacak
biçimde, sivil yönetimi etkili kılmaya, huzuru vc güvenliği sağlamaya
çalışacaktır.
Yaşama hakkı dokunulmaz bir haktır: ve bu hakkı korumak
devletin başlıca görevlerindendir. Devlet bu görevi yerine getirebilmek için
gerekli yetkilerle donatılmalıdır.
Ancak, yaşama hakkını özgür yaşama hakkıyla eşdeğerde
tutan kendine saygılı bir toplum, bu yetkilerin , demokratik haklarda ve
özgürlüklerde herhangi bir kısıntıya neden olmamasını ve demokratik hukuk
devleti kuralları içinde kullanılmasını gözetir.
Can güvenliği uğrunda demokrasiden uzaklaşıldıkça, başka
haklarla birlikle, yaşama hakkı da büsbütün tehlikeye düşer.
Tüm insan haklarının olduğu gibi, yaşama hakkının da en
sağlam güvencesi demokrasidir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si, yaşama hakkını,
sağlıklı işleyen gerçek demokrasinin güvencesine kavuş¬turacaktır.
Demokratik bir ülkede şiddet eylemciliği , yaşama
hakkından önce tahnbe yöneliktir.
Demokratik bir ülkede ideolojik amaçla şiddet eylemine
başvuranlar, ideolojilerini, halka gönül rızası ile benimsetebilme umudu
bulunmayanlardır. "Tek yol" saydıkları, seçeneksiz olduğunu sandıklan
doğrultularına toplumu sokabilmek için zor kullanmaktan başka çareleri
olmadığını düşünürler. O yüzden, demokrasinin bilinçli düşmanlarıdırlar.
Değişik doğrultular, yollar arasında seçme özgürlüğü
tanıyan demokrasiyi karşılarında bir engel gibi görürler. O engeli 44 ortadan
kaldırab ilmek uğruna, halkı demokrasiden soğutmaya, özgürlükten yıldırmaya
uğraşırlar, bu amaçla, demokraside can güvenliği sağlanamayacağı izlenimi
yaymaya ve toplumu sindirerek teslim almaya çalışırlar.
Ayrıcalıklı durumlarını sürdürebilmek için demokrasiden
kurtulmak isteyen bazı çevreler de, şiddet eylemlerinin ideolojilerini
benımsemeseler bile, bazen taktik nedenle onlara destek olur veya göz yumarlar.
Bu açıdan, şiddet eylemleri karşısında can güvenliğini
ağlama, yaşama hakkını koruma gerekçesiyle demokrasiden uzaklaşmak, şiddet
eylemcilerine verilebilecek en büyük ödündür, demokrasiyi demokrasi
düşmanlarına yenik düşürmektir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, demokratikleşme
sürecinin gereği olan haklan ve özgürlükleri genişletirken, yaşam hakkının
zedelenmemesine, can güvenliğinin gölgelenmemesine özen gösterecektir.
Bunun yanı sıra, ulusal birliğin ve ülke bütünlüğünün
sarsılmamasını gözetecektir.
Hiçbir hak veya özgürlük, toplumda şiddeti destekleyici
veya özendirici yönde kullanılamayacaktır. Hiçbir haktan veya özgürlükten
ayrılıkçı amaçlarla yararlanamayacaktır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si, şiddet
eylemlerine karşı güvenlik önlemlerini, sivil yönetim altında ve demokratik
hukuk devleti kural lan içinde etkili kılarken, bir yandan da,
*İzleyeceği sosyal ve ekonomik politikalarla, toplum
yapısını, kutuplaşmaya, çatışmaya ve şiddet eylemlerine ortam hazırlayıcı
adaletsizliklerden ve bozukluklardan arındıracaktır.
*Gelişmeyi yurdun her bölgesine dengeli biçimde yaygınlaştırarak;
soy veya köken, din veya mezhep, anadil veya bölge ayrımcılığı gözetmeyen bir
milliyetçilik ve ulusal birlik anlayışını devlet yaşamında ve toplumsal
ilişkilerde özenle gözeterek, bölücü veya ayrılıkçı akımları
etkisizleştirecektir; ve
*İdeolojik veya dinsel bağnazlığı önleyici, uygarca
tartışmaya ve uzlaşmaya açık, insancıl, demokratik ve barışçı bir eğitimi ve
kültürü yaygınlaştırıp kökleştirecektir.
Sivil yönetimi etkili kılmak, demokrasinin önde gelen
koşullarından biri olmakla beraber, sivil yönetimle demokrasi eş anlamlı
değildir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, iç güvenlik
konusunda olsun, kamu düzenini ilgilendiren başka konularda olsun, sivil
yönetimi etkinleştirirken, yönetimin demokratikleşmesini ve bunalım
dönemlerinde de, demokratik çizgiden uzaklaşmamasını göz önünde tutacaktır.
8u amaçla, sivil yönetimin yetkilerini artıran olağanüstü
durum ilanı, başlıca partilerin ortak sorumluluk üstlenecekleri bir yansız
hükümet kurulması kuralına bağlanacaktır. Böylelikle:
*Bunalımlı dönemlerde siyasal partilerin uzlaşma,
dayanışma ve işbirliği yolu açılmış olacaktır; ve
*Güvenlik gerekçesiyle alınacak olağanüstü önlemlerin
başka amaçlarla kullanılması, yan tutar biçimde uygulanması veya demokrasiyi
zedelemesi önlenecektir.
Yerlerini bu tür bir hükümete bırakmak istemeyen
iktidarlarsa, olağanüstü durum ilanına yol açmamak için, görevlerini ve
sorumluluklarını daha yeterli biçimde yerine getirme zorunluluğu duyacaklardır.
Sıkıyönetim yetkileri ise, temel hakların ve
özgürlüklerin özü korunur biçimde düzenlenecektir.
Şiddet eylemleri karşısında, insanların yaşama hakkını ve
toplumun huzurunu tehdit edici olaylara karşı etkili önlemler alınırken,
yönetim yasalara saygılı, barışçı, yurttaşları baskı altına alma olanağı
sağlayan demokratik hukuk devleti kurallarına uymayan yetkilerle
donatıImayacaktır, Güvenlik gerekçesiyle yurttaşların haklarını ve özgürlüklerini
sınırlamak yerine, yönetimlerin, bu haklan ve özgürlükleri engellemelenne ve
yan tutar biçimde davranmalarına karşı güvenceler getirilecektir.
Demokratik denetime kapalı hiçbir güvenlik düzenlemesine
yer verilmeyecektir.
Şiddet eylemlerine, yer altı eylemlerine, yıkıcı veya
ayrılıkçı eylemlere karşı, ya da "dolaylı saldın" veya "özel
savaş" gibi terimlerle tanımlanan dış tehditlere karşı bu tür eylem veya
tehditlerde bulunanlarca uygulananlara benzer yöntemler hiçbir koşul altında
kullanılmayacaktır. Her tehlikeyle, ancak, demokratik hukuk devleti kurallan
çerçevesinde ve açıklık ilkesine uygun biçimde mücadele edilecektir.
Demokratik hukuk devleti kurallarının ve açıklık ilkesinin
dışına çıkılarak yürütülecek bir mücadele, toplumun huzurunu ve ulusal
birliğini sarsıcı, gerek toplum için gerek düzenli iç ve dış güvenlik kuvvetlen
için hedef şaşırtıcı sonuçlar doğurur. Bunun örnekleri bazı ülkelerde
görülmüştür. Demokratik hukuk devleti kuralları ve açıklık ilkesi dışında yöntem
ve düzenlemeler, örtülü olduğu için, demokratik katılıma ve denetime açık
olmadığı için, karanlık amaçlı siyasal grupların, dost veya düşman dış
güçlerin, o arada doğrudan doğruya tehdit oluşturan unsurların sızmalarına çok
elverişlidir. O yüzden, amaçlananın tam tersi sonuçlar verebilir.
Nitekim, Kurtuluş Savaşımızın ilk aşamasında benzer
tehlikeler zamanında fark edilmiştir: ve dış istilâcı güçlerin yanı sıra,
gerillalarla, çetelerle, çeşitli yıkıcı, bozguncu veya ayrılıkçı unsurlarla
mücadele edilirken bile, o tür yöntem ve düzenlemelerden kaçınılmıştır. Tehdit
oluşturan gizli veya düzensiz güçlerin karşısına bile ancak düzenli devlet
gücüyle çıkılmıştır Kurtuluş Savaşından sonra sağlam bir devlet kurulması ve
ulusal birliğin pekiştirilmesi ancak öyle güvence altına alınabilmiştir.
Dış veya iç tehditler karşısında güvenlik
pekiştirilirken, yakın tarihimizin bu başarılı örneği, onurlu bir devlet
geleneği olarak göz önünde tutulacaktır.
Dış güçlere, iç veya dış tehditler oluşturan unsurlara,
sızma veya saptırma ve hedef şaşırtma fırsatı verebilecek yöntemlerden
kesinlikle kaçınılacaktır.
Şiddet ve her türlü yer altı eylemleriyle ilgili
konularda soruşturmaları kolaylaştırıcı ve yargılamayı hızlandırıcı düzenlemeler
yapılacaktır.
Ama bu düzenlemeler, savunma hakkını kısıcı ve adaletin
bağımsızlığım gölgeleyici nitelikte olmayacaktır.
Şiddet kullanılmasını veya ayrılıkçılığı kışkırtıcı veya
özendirici yayınlara karşı önlem getirilecektir; fakat anlatım özgürlüğü,
güvenlik gerekçesiyle bunun ötesinde sınırlanmayacak tır.
Şiddet eylemlerine veya ayrılıkçı akımlara herhangi bir
biçimde katkıda bulunan örgütlere karşı etkili önlemler alınırken de,
örgütlenme özgürlüğüne, güvenlik açısından bunun ötesinde sınırlama
getirilmeyecektir.
Toplantılarda huzurun bozulmasını, cana ve mala zarar
verici eylemleri ya da toplantıları düzenleyenlerin engellenmesini önlemek için
gereken yasal düzenlemeler yapılacak; ancak toplantı özgürlüğüne bunun ötesinde
hır sınır konmayacaktır,
Böylece, toplumda, yaşama hakkı, güvenlik ve barış,
demokratik hukuk devleti kuralları içinde korunur ve sağlanırken,
*Suçlular yüzünden suçsuzlar,
*Toplumun huzurunu ve güvenliğini bozanlar yüzünden
toplum, ve
*Demokrasi düşmanları yüzünden demokrasi, cezalandırılmamış
olacaktır.
Çağımızda, az gelişmiş veya gelişimi sürecindekı
ülkelerden büyük bir bölümü, doğrudan veya dolaylı askeri yönetim altındadır.
Demokratikleşme süresinde karşı karşıya bulundukları başlıca sorunlardan biri
budur.
Bu sorun çözülmedikçe, demokrasiye gerçeklik, verimlilik
ve süreklilik kazandırma yolunda, demokrasiyi yaşatabilir ve demokrasiyle
yaşayabilir duoımu gelme yolunda, alınacak en iyi Ünlemler bile geçersiz kalır.
Bu sorunu çözebilmenin başta gelen bir koşutu da, sivil
yönetimi, ıç güvenlik konusunda silahlı kuvvetlere görev yükleme zorunluluğu
doğurmayacak kadar etkili kılmak ve bu etkinliği demokrasi kurallarını
gözeterek sağlamaya çalışmaktır, Başka türlü, ne devletin ve silahlı
kuvvetlerin, ne de toplumun ve demokrasinin esenliği sağlanabilir.
Herhangi bir ülkede silahlı kuvvetlere iç güvenlik
bakımından sık sık ve uzun süreli görevleryüklemlmesi, ister istemez, silahlı
kuvvetlerin siyasal işlev de üstlenmesine neden olur.
Oysa siyasetle askerlik, özellikle demokraside,
bağdaşmaz. Askerin kurallarıyla siyasetin kuralları çok değişiktir. Bu kurallar
birbirine karıştırıldığında, hem siyaset rayından ve demokratik süreçten çıkar
hem dc silahlı kuvvetler asıl görevinden uzaklaşmaya veya asıl görevinde bazı
sorunlarla karşılaşmaya başlar.
Dış tehlike karşısında alınabilecek önlemlerle iç tehlike
karşısında alınabilecek önlemler çok değişiktir. Bunların da birbirlerine
karıştırılması büyük sorunlar yaratır. Dış tehlikeye yönelik olarak alınacak
önlemlerin, izlenecek yöntemlenn, karşı ülkedeki siyasal ve sosyal yaşamı
sarsıcı nitelikte olmasını doğal sayanlar bulunabilir Ama benzer Önlem ve
yöntemler bir ülkenin kendi içinde, "iç düşman"a karşı uygulandığı
zaman, bu, hiç islenmeyen sonuçlar doğurabilir. Silahlı kuvvetierse, doğa!
olarak, dış tehlike karşısında dış giiee karşı başvurulabilecek ve geçerli
olabilecek önlemler ve yöntemler konusunda eğitilmiştir.
Öle yandan, açıktaki dış güçlere karşı bir ülkeyi korumak
üzere kurulmuş olan silahlı kuvvetlerin yapısı ve yöntemleri, gizli, belirsiz
ve dağınık eylemci gruplarla mücadeleye elverişli değildir. Silahlı kuvvetlerin
yapısı ve yöntemleri o tür gruplara karşı mücadelenin gerektirdiği biçimde
değiştirilecek olursa, bu değişiklik de, onu ası! işlevi bakımından bir takım
sorunlarla karşı karşıya getirir
Bir ülkede bunalımın ve iç güvenlik sorunlarının
ağırlaştığı dönemlerde silahlı kuvvetlere iç güvenlik görevleri ve siyasal
işlev yüklemenin gelenekleşmesi, genellikle şu sakıncalara da yol açmaktadır.
O ülkeyi demokrasi yolundan saptırmak veya o ülkedeki
silahtı kuvvetlerin dikkatini vc gücünü iç sorunlara yöneltip dağıtmak isteyen,
değişik amaçlı kimi güçlerle, demokrasi yolunu tıkamak isteyen kimi güçler,
bunları başarabilmenin en kolay yolu olarak, o ülkede iç güvenlik sorunlarını
ağırlaştırıcı, öylelikle silahlı kuvvetleri siyasal işlev üstlenmeye yöneltici
tertiplere girişmektedirler.
Askeri veya yan askeri bir yönetim altında, o ülkenin
uluslar arası alanda kendinden beklenen görevleri daha iyi yapabileceğim sanan
kimi müttefik veya "dost" devletlerin bile, benzer tertiplere katkıda
bulunduklara, zaman zaman, dünyanın değişik bölgelerinde görülmektedir.
Siyasette işiev üstlenen silahlı kuvvetleri, ister
istemez, siyasette taraf olur; hatta giderek , şiddet eylemlerinin veya yer
altı çalışmalarının başlıca hedefi durumuna gelebilir. Bunun da, gerek silahlı
kuvvetler ve ulusal birlik ve güvenlik açısından, gerek siyasal yaşam açısından
sakıncaları açıktır.
Bütün bunların üstünde de, bunalımın ve iç güvenlik sorunlarının
ağırlaşması karşısında silahlı kuvvetlere görev ve siyasa! işlev yüklenmesinin
gelenekleştiğı ülkelerde genellikle şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır:
Bunalım dönemlerinde daha çok sorumluluk göstermeleri,
uzlaşma, dayanışma ve işbirliği içine girmeleri gereken siyasal güçler,
toplumsal örgütler, kamu kuruluşlar ve genel olarak toplum,tamtersine,
"nasıl olsa bunalım bir noktaya varınca ordu duruma el koyar ve bir çözüm
getirir" beklentisi içine girmektedirler ve üzerlerine düşen görevleri ve
sorumlulukları büsbütün savsaklamaktadırlar.
O kadar ki, partileri iktidarda olsun, muhalefette olsun,
kimi parlamenterler, parti yöneticileri, hatta kimi hükümet üyeleri ayrıca bazı
kamu kuruluşları veya toplumsal örgütler, bir araya gelip de ortak çözümler
arayacak ve sorumluluklarının gereğini yapacak yerde, iktidarla muhalefeti
uzlaşmaya, dayanışmaya ve işbirliğine yöneltecek yerde, sorumluluktan kurtulmak
isteyenlere özgü bir davranışla doğrudan silahlı kuvvetlere başvurarak, onu
"görev"e çağırmakta, siyasal işlev üstlenmeye zorlamakta, hatta
kışkırtmaktadır.
Bu tür sakıncalarla karşılaşmaktan kurtulmak isteyen tüm
ülke- 52 ler, bunalımlı dönemlerde silahlı kuvvetlere iç güvenlik görevi ve
onun sonucu olarak da siyasal işlev yükleme geleneğinden kurtulmak
zorundadırlar:sivil yönetimi, her koşul altında, silahlı kuvvetlere yük aktarmaksızın
iç güvenlik ve iç barış sağlayabilir duruma getirmek zorundadırlar.
Bunun bilinci içinde, Atatürk, Cumhuriyeti kurar ve
demokrasi yolunda yeni adımlar atmaya başlarken siyasetle askerliğin ilişiğini
kesmişti. İç ayaklanmalar karşısında bile buna özen göstermişti.
Gelişmiş Avrupa ülkelerinden bile bazılarında, asker
kökenli olmayan siyasal önderler mareşal üniformaları giyinirken, Atatürk ve
onunla birlikte siyaseti seçen yakın çalışma arkadaşları, çetin savaşlarda,
büyük zaferlerde kazanılmış üniformalarım çıkararak, etkili sivil yönetimin
geleneklerini kurmaya çalışmışlardı.
Atatürk , kurtuluş ve bağımsızlık hareketleri konusunda
olduğu gibi, bu konuda da, yalnız az gelişmiş veya gelişme sürecindeki ülkelere
değil bazı gelişmiş ülkelere bile esin kaynağı olması gereken bir davranış
örneği vermişti.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sı, Türkiye lde
demokrasiyi yaşatabilmek ve Türk toplumunu demokrasiyle yaşayabilir duruma
getirmek için uğraş verirken, Atatürk'ü, bu açıdan da kıvanç verici bir ulusal
örnek olarak göz önünde tutacaktır.
ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK
Türkiye'nin coğrafi ve tarihsel gerçekleri, dış
ilişkilerinde çok boyutlu bir denge gözetmesini ve yer aldığı karmaşık ve
bunalımlı bölgede, bir denge, güven ve barış etkeni olmasını zorunlu
kılmaktadır.
Türkiye'nin uluslar arası ilişkilerinde bu zorunluluğu
göz önünde tutması, dünya barışının dayandığı duyarlı denge bakımından büyük
önem taşımaktadır.
O nedenle, Türkiye 'nin demokratik Batı ülkeleriyle
ittifak ilişkilerini ve başka bağlantılarını sürdürürken, aynı zamanda, dış
yönelimleri veya iç düzenleri ne olursa olsun, bütün bölge ülkeleriyle dostluk
ve işbirliği ilişkilerini geliştirmesi gerekir.
Bir devlet, zaten, kendi bölgesindeki ilişkilerinden güç
almadıkça, dünyada yeterince güçlü olamaz ve dünya barışına gereken katkıyı
yapamuz:dünyadaki gücü de kendi bölgesindeki durumuna yansır.
Batı ile ittifakı, Türkiye 'yi, kendi bölgesinde bu ittifak
sisteminin kışkırtıcı bir sivri ucu durumuna getirmemelidir!
Bölge ülkeleriyle ilişkileri de onu Batıdan
uzaklaştırmamalıdır! Türkiye 'nin Batı ile ilişkilerinde, demokrasiye ve
demokratik değerlere bağlılık, en az ortak güvenlik kadar ağırlık taşır,
Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça, Batı ile, Özellikle
Batı Avrupa ülkeleriyle ilişkileri zayıflar.
Türkiye 'nin Batı Avrupa ile ilişkilerinin zayıflaması
ise şu sonuçları doğurur;
*Tiirkiyc 'ııitı dünyadaki o arada kendi bölgesindeki
gücü ve etkinliği azalır.
*Türkiye, bazı dış surunlarını çözmede, o arada, örneğin
Ege 'deki ulusal haklarını sağlamada ve Kıbrıs Türklerinin haklarını kurumada,
güçlüklerle karşılaşır.
*Türkiye 'nııı ekonomik ilişkilerinde başka bölgelerine
vc ülkelerin önemi artar. Bu, bir noktaya kadar bazı yararlar da sağlar;fakat
bir noktanın ötesine geçildiğinde, uluslar arası ilişkilerini, hatta iç
düzenini, olumsuz biçimde etkilemeye başlayabilir. O arada, Örneğin, bazı bölge
ülkeleri, lâik Türk devletinin iç düzenini lâiklikle bağdaşmayacak yönde
etkileme hevesine kapılabilirler veya başka bazı bölge ülkelerinde başka türlü
hevesler uyanmaya başlayabilir.
*Türkiye 'nin Batı ile ilişkilerindeki Avrupa-Amerika
dengesi bozulur: ve Türkiye gitgide daha çok Amerika Birleşik Devletlerinin etki
alanına doğru kayar.
*Amerika Birleşik Devletleri, bundan, Türkiye'yi, Doğu
Avrupa 'da vc Ortadoğu 'da hır kışkırtıcı sınır gücü gibi, bir sivri uç gibi
kullanmak amacıyla yararlanmaya çalışır; Türkiye 'yi bazı maceralara
sürüklemeye kalkışabilir. Bu da Türkiye'nin bazı bölge ülkeleriyle
ilişkilerinde giderek olumsuz sonuçlar doğurur ve dış ilişkilerindeki dengeyi
aksatır.
*Bu çabalarını etkili kılabilmek için; ABD, Türkiye'nin
iç politikası vc düzeni ile de ilgilenmeye başlar. Bunun demokratikleşme sürecimiz
üzerindeki olumsuz etkileri ise, Türkiye'nin Batı Avrupa'dan büsbütün
uzaklaşmasına neden olur. aynı zamanda bu, ABD'nin vc Kuzey Atlantik ittifak
sisteminin demokratik değerlere bağlılıktan kaynaklanan moral gücünü zedeler.
* Türkiye'nin gitgide kendi etki alanına doğru
kaymasından yararlanarak, Amerika Birleşik Devletleri, Ege ve Kıbrıs gibi
sorunlarla ilgili olarak, Türkiye'yi ödünlere zorlar.
Bütün bunlar, Türkiye'nin dış ilişkileriyle İç rejiminin
birbirinden aynı düşünülemeyeceğini göstermektedir.
Onun _ için, CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si,
yalnız demokrasiye bağlılığından ötürü değil, Türkiye'nin dünyadaki gücü,
saygınlığı ve dış güvenliği bakımından da, ülkemizde demokrasinin gerçeklik ve
süreklilik kazanmasını istemektedir Demokrasi ye gerçeklik kazandırmak uğrunda,
demokratik haklan ve özgürlükleri genişletmek uğrunda çaba göstermeyi,
milliyetçiliğin de bir gereği saymaktadır.
"HÜRRİYET VE İSTİKLAL BENİM KARAKTERİMDİR"
diyerek, bağımsızlıkla, özgürlüğü bir tutluğunu gösteren
Atatürk'ün "tam bağımsızlık" ilkesine, ancak ülkemizde özgürlükçü
demokrasi güçlendirilip yaşatılmakla sahip çıkılabılır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, Atatürk'ün "tam
bağımsızlık" ilkesinin gereklerini ulusal güvenlik alanında da yerine
getirmeye uğraşacaktır ve savunma gücümüzün , güçtü bir ulusal ekonomiye
dayanmasına özen gösterecektir.
Yine "tam bağımsızlık" ilkesinin bir gereği
olarak, CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si, Türkiye'nin savunma araç ve gereçleri
bakımından tek bir ülkeye aşırı bağımlılığını önlemeye çalışacaktır.
BÖLÜM III: GELİŞME
1- ÖZET
2- EKONOMİ VE GELİŞME
3- EKONOMİDE ARAÇLARIN AMACA
UYGUN KULLANIMI
4- KAYNAK
5- HALK KATILIMIYLA HAKÇA GELİŞME
6- TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİK GELİŞMESİNE YURTDİŞİNDA
ÇALIŞANLARIN KATKISI
ÖZET
Programın "GELİŞME" bölümünde, gelişme sorunu,
ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yönleriyle bir bütün olanık ele
alınmıştır. CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'nin ekonomide gerçekleştirmeye
çalışacağı düzen ve izleyeceği politikalar, böyle bir bütünlük içinde,
gerekçeli ve ayrıntılı olarak. Programın bu bölümündeki değişik altbölümlere
dağılmış durumdadır.
O bakımdan, bölümün başına, ekonomide amaçlanan düzenin
ve izlenecek politikaların aşağıdaki özeti eklenmiştir.
*Ekonomik kalkınma, sosyal adaletle, sosyal güvenlikle ve
demokrasiyle bağdaştırılarak hızlandırılacaktır.
*Refah da, özveri de hakça bölüşülecek ve bu bölüşümün
nasıl olacağını halk belirleyecektir.
*Üretkenlik, baskıyla veya emeğin somürülmesiyle değil,
demokratik halk katılımıyla artırılacaktır.
*Sosyal güvenlik, tasarrufu çoğaltıcı ve kaynak arttırıcı
biçimde yaygınlaştırılarak doyurucu düzeye eriştirilecektir,
Halk ekonomide güçlendirip etkinleştırılerek sosyal
adalet sağlanırken, demokrasiye de daha çok gerçeklik kazandırılacaktır.
Kooperatifleşmiş köylülerin yönetiminde "Üretici
Yatırım Fonları", işçilerin yönetiminde de "İşçi Yatırım
Fonları" kurularak, bir yandan çalışanların gelirlerinde sağlanacak
artışın enflasyonist etkileri önlenecek ve gelecekleri güvence altına
alınabileceklin bir yandan da yatırıma ayrılabilir kaynaklar büyük ölçüde
artırılmış olacaktır.
Ekonomiden halk sektörünün ağırlıklı yeri bulanacaktır.
Halk sektörü, yalnız çalışanların gönüllü tasarruflarıyla yapacakları ortaklaşa
yatırımlardan değil, onların ötesinde, büyük halk örgütlerince kurulacak
yardımcı ve işletmeci kurumların, o arada Üretici ve işçi Yatırım Pcnlarının,
büyük boyutlu yatırımlarından da oluşacaktır. Bu kurumlar, halka, gönüllü
tasarruflarının değerlendirilmes'nde de Önderlik edebilecek! ir gereken katkı
olanağı artırılacaktır.
Koopcralifleşenköylüden , bir süre İçin, tarımsal gelir
vergisi alınmayacaktır;hunun yerme, köylülerin ge1 irindeki artışın belirli bir
bölümü, köylüler yönetimindeki "Üretici Yatırım Fonları'na ayrılacaktır
Böylece, köylünün emeği vc girişimiyle tarım kesiminde yaratılan kaynak, büyük
ölçüde yine köylünün eliyle . tarımsal gelişmeye ve sınai !eşmeye
aktarılabilecektir
İşçilerin, toplu sözleşme, grev ve sendikacılık haklan
üzerindeki demokrasiyle bağdaşmayan sınırlamalar kaldırılırken, aynı zamanda,
belirli ölçütlere uygun işyerlerinde yönetime ve sorumluluğa katılmaları vc
kârdan pay almalan sağlanacaktır.
*Toplu sözleşmelerin genel çerçevesi, ilkeleri ve iç
dengeleri ülke düzeyinde toplumsal anlaşmalarla belirlenecektir. Bu toplumsal
anlaşmalar demokratik kurallara göre yapılacak ve zorlayıcı olmayacaktır.
*Toplumsal anlaşmalar, yalnız ücretleri vc çalışma
koşullarını değil, genel ekonomik ve sosyal sorunları da kapsayacaktır.
Böylece, ekonomik, mali ve sosyal politikaların belirlenmesinde demokratik işçi
katılımı sağlanacaktır.
*Toplumsal anlaşmalar, işyerinde yönetime, sorumluluğa ve
kâra katılma ve İşçi Yatırım Fonları gibi düzenlemelerle, işçiler kendi
sorunlarına, o arada ücret sorununa, ekonominin tümü açısından ve işletmeci ve
yatırımcı açısından da yaklaşır duruma gelecektir ve demokrasinin, sosyal
adaletin, hızlı kalkınmanın gerekleriyle sağlıklı bir çalışma barışı bir arada
gerçekleşebilecektir.
*Yurt dışındaki işçilerin, halk sektörü çerçevesinde
yatırımları, Türkiye'nin gelişmesine katkıları, kolaylaştırıp Özendirilecektir;
ve ekonomik politikaların belirlenmesine katılım olanakları sağlanacaktır.
*Ekonominin sosyal adaletle birlikte güçlendirilmesini
içlerine sindiren, kendi çıkarlarını toplum yararıyla bağdaştırmaya çalışan ve
ekonomik güçlerini siyasal güce dönüştürmeye kalkışmayan özel sektör
girişimcilerine geniş özgürlük tanmacaktır.
*Plana uygun yatırımlar yapanlara, belli riskler
üstlenerek geleceğe yönelik teknolojik atılımlarda bulunanlara veya geri kalmış
yörelerin kalkınmasına ve işsizliğin azalmasına katkıda bulunanlara, gereken
devlet desteği sağlanacaktır.
*Özel sektörde tekelleşme eğilimleri önlenerek hakça bir
yarışma ortamı oluşturulacaktır.
*Devlet sektörünün genişliği değil, devletin ekonomiyi
halk katılımıyla ve toplum yararına etkin biçimde yönelebilmesi önem
taşıyacaktır.
*Altyapılar ve kamu hizmeti gören kuruluşlar devlet
elinde bulunacaktır.;doğal kaynaklar devletçe işletilecektir; savunma sanayii
devlet sektöründe yer alacaktır.
*Bunların dışında, her türlü ekonomik faaliyet, devlet
sektörüne olduğu gibi, özel sektöre ve halk sektörüne de açık olacaktır.
*Devlet sektöründeki ekonomik işlevlı işletmeler,
devletin karışma ve koruma alanı dışına çıkarılacaktır. Bunların yönetimlerine
ve yatırımlarına siyasal iktidarlar karışanıayacaklardır. Hepsi, çalışanların
yönetiminde, denetiminde ve sorumluluğunda, özel sektör işletmeleriyle eşit
koşullar altında çalışacaklardır. Pazar kuralları içinde kendi yaratacakları
kaynaklarla yeni yatırımlar yapabileceklerdir.
*İşletme düzeyinde kârlı olmasa bile topluma ve makro
düzeyde ekonomiye yararlı olacak , geri kalmış yörelerde yan etkileriyle
gelişmeyi hızlandıracak, öncü ve doğurgan işletmeler, devletçe kurulacaktır ve
bunların sorumluluğunu devlet üstlenecektir.
*Ekonomide geleceğe yönelik yapısal değişikliğin gereği
olan ileri teknolojili sanayiler kurulmasına da devlet öncülük edecektir.
Devletin her iki alanda da öncülük ve sorumluluk üstlenmesi,
özel sektörün bu tür yatırımlara ilgisizliği nedeniyle zorunludur. Gerek geri
kalmış yörelerdeki öncü ve doğurgan yatırımların, gerek ileri teknolojili
yatırımların özel sektör veya halk sektörü tarafından da yapılmasına bir engel
söz konusu olmayacaktır. Tersine bu tür yatırımlara girişenler devlet
desteğinden yararlanabileceklerdir.
*Ekonominin kurumsal çerçevesi dışındaki "dışlanan
sektör" çalışan vc girişimci insan sayısı bakımından, belki de en geniş
sektördür. İşsizlik sorununun hatîİletilmesine Önemli katkısı bulunan bu sektörün
düzenli ekonomiyle bütünleşmesi bu sektörde çalışanların haklarının korunması,
geleceklerinin güvence altına alınması ve üretkenliklerinin desteklenip
artırılması İçin, devlet, gereken ilgiyi ve özeni gösterecektir.
*Planlamanın genel hedefleriyle ilkeleri ve makro
dengelen, toplumsal örgütlerin, yerel yönetimlerin, halk sektörünün vc özel
sektörün katılımıyla, merkezde saptanacaktır: fakat bu genel hedefler, ilkeler
ve makro dengeler çerçevesinde, planın içeriği, nerelerde ne yatırımlar
yapılacağı, çevreden merkeze doğru belirlenecektir.
*Tarımda üretim planlaması yapılacaklır.
*Pazar kural lan Özenle göz önünde tutulacaktır, fakat
ekonomi ve toplum pazarın tutsağı olmayacaktır. Pazar kuralları ekonominin
başka araçlarıyla uyumlu olarak, toplum yararına değerlendirilecektir.
■ Tüketim mallarının pazarlanmasında, üretim, tüketim ve satış kooperatifleriyle
esnafın işbirliği sağlanacaktır. Bu yoklan, fiyat ve nitelik denetimi, Pazar kuralları
ite çelişkiye düşülmeksizin, üreticinin ve esnafın yararları bağdaştırılarak
etkili kılınacaktır.
*Para politikası, ekonominin başka öğelerinden ve
toplumsal gerçeklerden ve gereksinmelerden soyutlanmaksızın saptanacaktır,
Türk parasının değeriyle Türkiye'nin dış ekonomik
ilişkileri arasında gerçekçi bir ilişki kurulacaktır.
*Enflasyon denetim altına alınırken, istem kısıntısı,
ekonomide durgunluk ve toplumda sağlıksız sonuçlar doğurmayan ölçüler için
tutulacak!tf;ıstemin kısılmasından çok, üretimi ve sunuyu artırmaya özen
gösterilecektir.
*Devletin ekonomiyi toplum yararına yönetim denetleme
işlevini, ekonomide yapısal değişikliğe öncülük görevini
ve sosyal yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için, kamu gelirleri ve
harcamaları büyük ölçüde artırılacaktır.
*Gönüllü ve zorunlu tasarrufların hakça bir süreç içinde
artması sağlanacaktır.
*Ekonomik kalkınma ve genel anlamda gelişme için, bir yandan
yeni kaynaklar yaratılırken, bir yandan da var olan kaynakların daha verimli ve
hakça kullanımı sağlanacaktır.
*Vergi yönetimi ve denetimi etkili kılınarak, gereğince
vergilendirilmeyen bazı yüksek kazanç alanları vergileme kapsamına alınarak,
vergi gelirleri artırılacak; ancak toplam vergi gelirlerinde ücretlilerin payı
azaltılacaktır
Bir yandan halk sektörü güçlendirilerek ve sermaye
piyasası güven verici ve çekici duruma getirilerek, bir yandan da spekülatif
kazanç kapıları kapatılarak ve spekülatif kazanç arayışlarının yapısal, psikolojik
ve sosyal nedenleri giderilerek, tasarrufların ve kaynakların üretken
yatırımlara yönelmesi sağlanacaktır.
Sağlıksız vc savurgan tüketim eğilimleri caydırılarak,
sağlıklı tüketim eğilimleri özendirilecektir. Yatırımlara ayrılabilir kaynaklar
bu yoldan da çoğaltılacaktır.
Faiz oranları, tasamıfu özendiren fakat maliyet enflasyonuna
ncdeıı olmayan ölçüler içinde tutulacaktır.
Dışsatım, girişimcileri kolaycılığa alıştıran aşın bağışıklıklar
ve desteklemeler; y erinç verimliliği ve üretimi arttırıcı, maliyeti düşürücü
önlemlerle geliştirilecektir.
Dışsatıma yönelik destekleme önlemleri, dışarıya satış
aşamasından çok, yatırım ve üretim aşamasında yoğunlaştıracaktır.
Yapısal değişiklik sürecinde, işsizlik sorununa geçerli
çözümler getirilmesi öncelikle gözetilecek, ancak bu çözümler ülkenin geleceği
için gerekli teknolojik atılımları engellemeyecektir.
Teknolojik ilerleme ile işsizliği önleme, sınaileşmeyle
tarımsal gelişimi, dışsatım seferberlığıyle dışalım ikamesi, birbirleriyle
çelişen seçenekler gibi değil birbirini bütünleyen ve destekleyen öğeler olarak
değerlendirilecektir.
EKONOMİ VE GELİŞME
Kendi iradesi dışında oluşan doğa güçlerini bile denetim
altına alabilen insanlığın, kimi çevrelerce, bir doğa gücü olmayan insan
emeğinden, girişimciliğinden doğan ekonomiyi, kutsal ve dokunulmaz bir şeymiş
gibi, başıboş bırakmaya zorlanması, içinden geçmekte olduğumuz dönemin bir
çelişkisidir.
Bu çelişkiden, ekonominin başına buyruk işlemesini, daha
doğrusu öyle işlermiş gibi görünmesini, kendi çıkarlarına uygun bulanlar
sorumludur. Gerçekte istedikleri ise, denetimsiz, başına buyruk bir ekonomi
değil, güçlülerin buyruğunda bir ekonomidir.
Bu çevreler, güçlülerin buyruğunda bir ekonomiye,
katılımcı demokrasinin işleyemeyeceği, öylece emeğin daha kolaylıkla
somürülebileceğı, kaynak dağılımının alabildiğine adaletsizleşeceğı ve
büyüklerin küçükleri ezip yutabileceği bir düzen oluşturmaya uğraşırlar. Onlara
dış destek sağlayan güçler de uluslar arası ilişkileri benzer bir düzene
oturtma çabasındadırlar.
Bu uğraş ve çabalar:
* Enflasyonla ekonomik durgunluğu ve daralmayı bir arada
sürdürmektedir.
*Üretimde tıkanıklığa, gelişme hızlarında düşüşe, veya
sağlanabildiği kadarıyla gelişmede aşırı dengesizliğe nedetı olmaktadır.
* Tekelleşmeyi hızlandırmaktadır
* Ülkeler düzeyinde dc dünya da adaletsizliği ve sömürüyü
yaygınlaştırarak ilişkileri gerginleştirmektedir.
*Pek çok ülkede siyasal istikrarsızlığa yol açmakta ve
sosyal sorunları ağırlaştırmaktadır.
*Bir yandan bireysel terörü körüklerken hır yandan da
devlet terörünü Özendirmektedir
*Gelişme sürecindeki ülkelerde demokrasiyi sarsıp çökertmekte
veya demokratikleşme umutlanın köreltmektedir.
Kısacası, kimi çevrelerce, bunalımdan çıkışın "tek
yolu"u gibi gösteriler bu uğraş ve çabalar aslında, bunalımın her yönüyle
yoğunlaşmasına neden olmaktadır.
Çoğu kez, kapitalizm, kendi yapısından kaynaklanan
bunalımları, değişen koşullar karşısında gösterdiği esneklikle aşabilmiştir.
Çağımızda da bu esnekliği gösterebilen ve Batının liberal gelenekleri içinde,
kapitalizmi demokrasiyle bağdaştı ra- bilen ülkeler vardır.
Kakat, özellikle ağır dış borç yükü altına girmiş gelişme
sürecindeki bazı ulkelere "liberal" ekonomi adı altında giydirilen,
gerçekle ise liberalizmin özgürlükçü değerlerinden soyutlanmış bu
"model", neden olduğu ağır sıkıntılara ve adaletsizliklere toplumun
sessizce katlanmasını sağlamak için, ekonomik ve sosyal alanda etkisizi eştirilen
devleti siyasal alanda demokrasiyle bağdaşamayacak kadar etki lıleşt irerek
demokrasiyi engellemektedir, ve çağdışı sömürü ve dikta rejimiyle çağımızı
gölgelemektedir.
Öbür uçta ise, "proletarya diktatörlüğü" adı
altında, toplumun her kesimi ile birlikte proletaryayı da yaşamlarını
emekleriyle kazananları da bir dikta rejiminin güdümüne sokanlar veya sokmak
isteyenler yer almakladır.
O uçtaki rejimler de ancak halka karşın ayakta
durabilmektedirler. ve onlar da bunalımdan siyasal gücü silahlı güçle bütünleştirerek
çıkmaya uğraşmaktadırlar.
Kapitalizmin karşısına ancak devlet kapitalizmiyle, özel
sermaye tckclcilığıııin karşısına ancak devlet tekelci]ığiylc
çıkabilmektedirler.
Üstelik, kendi toplumlarının ve insanlarının düşünce ve
arayış özgürlüklerini kıstıkları ve çağdaş iletişim teknolojisinin sağladığı
araştırma ve bilgi üretme kolaylıklarından keııdı toplumlarım gereğince
yararlandırmayı göze alamadıkları için, yeni teknolojiler oluşturmada geri
kalmaktadırlar. Bu yüzden de teknolojik bağımlılıktan kurtulamamaktadırlar.
İki yaklaşım da ekonomiyi ve toplumu küçük ama güçlü bir
oligarşinin buyruğu altına almaya çalışır.
İki yaklaşım da kendi yolunun "tek yol"
olduğunu ve "seçeneksız"Iİği savunur.
Biri, ekonominin başına buyruk işlemesi durumunda, yalnızca
para musluklarını ayarlamakla ve Pazar kurallarıyla, her sorunun kendiliğinden
ve en iyi biçimde çözüleceğinın;öbürü de geçerliğinin ve
"seçeneksizliğinin "bilimsel"liktenkay¬naklandığını öne sürer.
O açıdan, ikisi de dogmacıdır ve kadercidir. Dogmacılık
vc kadercilikse özgürlükle ve demokrasiyle bağdaşmaz.
Bu iki kutubun dışında olsalar bile, onların çekim
alanlarında yer alanlarında yer alan düzenlerse, genellikle gelişmiş ülkelerin
sorunlarına sağlıklı çözümler getiremedikleri gibi, özellikle gelişimi
sürecindeki ülkeler için geçerli birer Örnek oluşturamamakladırlar.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE, iki kutubun da hem
karşısında, hem çekim alanları dışındadır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE, "seçeneksiz"
değildir;"tek yol" değildir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE, demokrasinin topluma açık
tuttuğu değişik seçenekler arasından yapılabilecek ve sağlı sollu dikta
rejimlerine yönelen yollan tıkayabilecek bir siyasal ve ahlaki seçimdir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE, halkın suskunluğundan değil.
Özgürlüğünden güç alır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE, üretkenliği, baskıyla veya
sömürüyle değil, demokratik katılımla artırır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE, gelirin ve özverinin
dağılımını, devletin de, güçlülerin de değil, halkın belirlemesini ister.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE, toplumda dirliği, halkın
özgürce örgütlenmesi ve özgüveniyle sağlar,
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE'mn amaçları kadar araçları
da demokratiktir ve insancadır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKIYE'de gelişme, ekonomik,
sosyal, siyasal, kültürel yönleriyle bütündür.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE'dc ekonomi politikası:
*Kalkınmayı sosyal adaletle, sosyal adaletle, sosyal
güvenlikle ve demokrasiyle bağdaştırarak hızlandıracaktır.
*Katılımcı demokrasiye daha çok gerçeklik ve işlerlik
kazandıracaktır.
*Çağdaş demokratik kültürün ve bu kültüre uygun
değerlerin ve davranışların yaygınlaşmasına uygun bir ortam oluşturacaktır.
*Toplamsal dayanışmayı ve barışı, toplumda dirlik
düzenliği, ulusal birliği bağımsızlığı güçlendirecektir.
*İnsan kişiliğinin de toplumun da hakça bir düzen, içinde
gelişmesine katkıda bulunacaktır.
Pazar kurallarını hiçe sayarak ekonomiyi yönetmeye
kalkışanlar da. toplumu Pazar kurallarına tutsak etmeye uğraşanlar da, egemen
oldukları ülkeleri, çağımızda, ekonomik bakımdan açmaza düşürmüş, sosyal bakımdan
derin huzursuzluklara sürüklemişlerdir. iki yaklaşımın da özgürlük ve
demokrasiyle bağdaşmadığı görülmüştür.
Ekonominin. Pazar kuralları uyarınca, kendi başına
işlemesinden yuna olanlara göre, bir açık pazara dönüşen ekonomide herkes ne
alıp satacağını, neyi kaça satacağını, nerede ne zaınaıınç yatırım yapacağını ,
"ö/gür"cebelirler,satanlarla alanlar da, çalışanlarla çalıştıranlar
da aralarında "Özgür"ee anlaşırlar. "Toplum yarar1 gerekçesiyle
devlet vc toplumsal örgütler işe kartşmaksızır, herkes, kendi çıkarını,
yalnızca kendi çıkarını, "özgür"ce kollarken, hır "görünmez
el" de toplum yararının gereklerini kendiliğinden yerine getirir.!
Hu yaklaşımla herkese "seçme özgürlüğü"
tanındığı varsayılmakladır, oysa , bir yandan da bu yaklaşım
"seçeneksız" olarak tanıtılmaktadır.
"seçeneksiz'Tikİe "seçme özgürlüğü" bir
araya gelemez.
Bu yaklaşım, "scçıııe özgürlüğü" nü değil,
güçlülerin güçsüzleri ezme o/gürlüğü nü getirir,
Bu yaklaşım ekonomiyi açık Pazar durumuna getirmez, teke
II eşen, kartelleşen büyük sermayenin oyun ve vurgun alan¬na dönüştürür.
Bu yaklaşım, devleti ekonomiye sözde karıştırma?., fakat,
toplumsal örgütlerin ve tümüyle halkın etkisiz kılınmasından yararlanarak,
devlet üzerinde tekellerin, kartellerin etkinliğim artırır ve ekonomiyi
bunların yönlendirdiği bir düzen oluşturur.
Bu yaklaşım, çalışanlarla çalıştıranların *'ozgün"ce
anlaşıp sözleşmelerini sağlamaz, çalışanlar örgütlenme özgürlüğünden ve katılım
olanağından yoksun bırakarak, çalıştıranlara) teslim alınmaları sonucunu
doğurur. Üstelik, bu yaklaşımda, işsizliğin büyük boyutlara varması,
çalıştıranlar için bir "güvence gibi görülür ve "Pazar'daki emek arzı
artışından ücret kırıcılığı için yararlanılır.
Bu yaklaşımda sihirli bir güç gibi sözü edilen o
"görünmez el", halkın etkisizleşmesinden yararlanarak devlet gücünü
de yanına çekebilen tekelci-kartelci sermayenin elidir. Bu yaklaşımda O
"görünmez el" karşıt yaklaşımda da devletin görünen eli , halkın
özgürlüğüne ve boğazına uzanır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sindc ise halkın
kaderi halkın elindedir:vc devleti de, ekonomiyi de halk kendi bereketli
elleriyle, toplum yararına yönlendirir.
EKONOMİDE HALK
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sınm ekonomi
politikasında halkın etkinliği büyiik ölçüde arttırılacak vc halk sektörünün
ağırlıklı yen bulunacaktır. Demokratik yapılı ve demokratik ışleyışli halk
yatırımlarından oluşacak halk sektörü özendirilip güçlendirilecektir.
Halk sektörü, yalnız çalışan yurttaşların mütevazi
bırikımlerinin kendi aralarında bir araya getirerek kuracakları küçük veya orta
işletmelerden oluşmayacaktır. Bunun Ötesinde, sendikalar ve kooperatifler,
yatırım ve işletmecilik konularında uzmanlaşan güçlü kurumlar kurmaya
özendirileceklerdir. Bu kurumlar, halk sektörü çerçevesinde büyük ekonomik
işletmeler kurabilecekleri ve kurdurabileceklerı gibi, yurttaşların, o arada
yurt dışındaki işçilerin küçük birikimlerini bir araya getirerek kurdukları
veya kuracakları işletmelere de, yöneticilik ve işletmecilik bilgisi, bu alanda
yetişmiş personel, proje yardımı ve pazarlama kolaylıklarını sağlayacaklardır.
Halk sektörü içinde, ayrıca, sosyal güvenlik kurumları
tarafından ve bu Programın ilgili bölümlerinde açıklanan "Üretici Yatırım
Fonları" ile "İşçi Yatırım Fonları" tarafından kurulacak
işletmelerin de Önemli bir yeri bulunacaktır.
Yerel yönetimler, özellikle az gelişmiş yörelerde, halk
sektörü girişimlerine öncülük etmeyi ve destek olmayı üstleneceklerdir.
Halk sektörü, gelişmiş demokratik ülkelerdeki
sendikaların, kooperatiflerin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının yatırımcı
kuruluşlarıyla ve finansman kuruluşlarıyla da işbirliğine ve ortak yatırımlara
özendirilecektir. Onların deneyim ve birikimlerinden, teknolojik olanaklarından
ve sermaye katkılarından, Türkiye'deki halk sektörünün de yararlanması
olanakları aranacaktır. 72
Halk sektörü, halkın birikimlerini, girişimciliğini ve
dayanışmasını, gelişmeye hız, demokrasiye güç katar biçiminde harekete
geçirecektir; ve demokrasiyle sosyal adaletin bağdaştın İmasında önemli bir
etken olacaktır.
Halk sektörü, devletin toplumsal sorumluluğunu, özel
sektörün de dinamizmini paylaşarak, ikisi arasında bir katalizör işlevi
görecektir. Devlette de, özel sektörde de aşın güç yoğunlaşmasını önleyerek,
halkın gücü ve özgürlüğü için demokrasinin esenliği için, toplumun dirlik düzenliği
için, bir güvence oluşturacaktır.
Yalnız halk sektörüyle değil işyerinden siyasete kadar
her alanda örgün demokratik katılımıyla da halk ekonomiyi yönlendirip
denetleyecektir, ekonominin siyasal çerçevesini ve sosyal işlevini büyük ölçüde
halk belirleyecektir.
EKONOMİDE DEVLET
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE P ARTİ'Sİ de devlet
sektörünün genişliği değil, devletin ekonomiyi, halk katılımıyla ve toplum
yararına etkili biçimde yönelebilmesi önem taşır.
Altyapıları ve kamu hizmeti gören kuruluşları devlet
elinde tutmak, devletin topluma karşı görevlerim ve ekonomik işlevlerini yerine
getirebilmesi bakımından gereklidir. Bunlardan, mülkiyeti veya işletmesi özel
sektöre devredilmiş olanlar gen alınacaktır.
Önemli doğal kaynakları devlet işletecektir.
Doğrudan savunmayla ilgili sanayiler devlet elinde
bulunacaktır.
Ulusa ait olan ve birçoğu tükenir nitelikte bulunan doğal
kaynaklar, kişilerin çıkarlarına ve kısa süreli i'azar koşullarına göre eğil,
tüm ulusun ve ülkenin yararı ve geleceği gözetilerek işletilmelidir. Savunma
sanayii de. özel çıkarlara ve kâr hesaplarına göre değil, ulusal güvenliğin ve
bağımsızlığın gereklerine göre kurulup işletilmelidir, Bu alanlar, o
nedenlerle, devlet sektöründe yer almalıdır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ. ekonomide devlet
sektörünü genişletmek üzere özel bir çaba gösterecek değildir. Ancak devlet
sektöründeki ekonomik amaçlı işletmeler, Pazar kuralları içinde çalışarak
yaratacaktan, kaynaklarla, plan hedeflerine uygun yeni yatırımlar yapabileceklerdir.
Bu işletmeler, devletin karışma ve koruma alanı dışına
çıkarılacaktır Bakanlıklarla ve devlet bürokrasisiyle organik ilişkileri
kesilecektir. Yönetimlerine vc yatırımlarına siyasa! iktidarların
karışamayacağı bir yapıya kavuşturulacaktır. Çalışanların yönetiminde,
denetiminde ve sorumluluğunda, özel sektör işletmeleriyle eşit koşullar altında
ve Pazar kurallarına uyarak çalışacaklardır.
Bunlann dışında, Pazar kurallarına göre yatırım ve
İşletmecilik yapanların ilgi [enemeyecekleri alanlarda ve yörelerde, devletin
I'azar kuralları içinde ayakta durabilir duruma gelinceye
kadar, bunları, halk katılımıyla, devlet yönetecektir, sorumlulukların devlet
üstlenecektir.
Ilır ekonomik işletme gen kalmış ve pazarlara uzak bir
yörede kurulmuş ve işletme düzeyinde kârsız olabilir, fakat eğer o yatırım, yan
etkileri bakımından doğurgansa,yörede başka işyerleri kurulmasına , ııcaret
hayatının canlanmasına , işsizlere ış olanakları sağlanmasına, yerel
kaynakların değerlendirilmesine ve genel olarak yörede ekonomik, sosyal,
kültüre! değişime öncülük edip yol açabilecek nıtelikleyse, işletmecilik
açısından karsız bile olsa, yöre halkı açısından ve toplumun gelişmesi
açısından, karlı ve yararlıdır.
lîır ülkede ulusal birlik ve dayanışma, gelişmenin tüm
ülkeye dengeli olarak yayılması oranında güçlenir. O nedenle, bu tür
yatırımlar, ulusal birliğin güçlenmesine dc önemli katkıda bulunur.
Geri kalmış yörelerde gelişme sürecini başlatacak veya
hızlandıracak bu tür işletmelerin yun düzeyinde yaygınlaşması , büyük kentlerde
işsiz göçü dolayısıyla aşırı nüfus yoğunlaşmasını ve sosyal gerilimleri önler;
kentleşme giderlerini kısar. Ekonomik ölçütlerle kendi başlanna kârsız bile
olsalar, bu tür işletmelerin, ulusal ekonomiye ve sosyal sorunların hafifleşmesine
o yönlerden dc büyük katkıları olur.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sı, böylecc Öncü ve
doğurgan yatırımların, devlet etiyle, en geri kalmış ve en uzak yörelere kadar
dengeli dağıtımını sağlayacaktır.
Cömertçe özendirme önlemlerinin, özel sektörü, bu yörelerde
yatırımlara yöneltmek bakımından çok yetersiz olarak görüldüğü için, devlet bu
konuda öncülük üstlenme durumundadır.
Ancak, bir geri kalmış yörede, halk sektörü veya özel
sektör, işletme düzeyinde yeterince karlı olamayacağının bile bile, bu
nitelikte işletmeler kurmaya girişirse, devlet onlara da gereken kolaylığı ve
desteği sağlayacaktır.
EKONOMİDE YAPISAL DEĞİŞİKLİK VE DEVLETİN İŞLEVİ
Türkiye'nin ve Türk ekonomisinin geleceğini güvence altma
alabilmek ve gelişmeyi hızlandırabilmek bakımından önemli bir koşul ekonomide
yalnız içinde yaşanan dönemin değil, görünür geleceğin de gereklerini
karşılayacak nitelikte ve yönde yapısal değişikliklerin daha çok gecikmeden
gerçekleştirilmesidir.
Özellikle dünyada ve ülkemizde ekonomik bunalım sürerken,
ulusa) ekonomide Pazar kurallarının dürtüsüyle "kendiliğinden
sağlanabilecek yapısal değişiklikler çok sınırlı ve yetersiz kalır; bugün için
geçerli olsa da gelecek için geçersiz olabilir, hatta sakıncalar taşıyabilir,
Devlet, bu işlevini, demokratik bir süreç içinde kamuoyu
ile sürekli iletişim kurarak, çok yönlü araştırmalara dayanarak, bölge ve dünya
ekonomisinin kısa-orta-uzun dönemli yönelim olasılıklarını göz önünde tutarak
yerine getirmelidir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si, her şeyden önce ,
Devleti, böyle bir işlevin yerine getirebilmesi için gerekli maddi olanaklarla
donatacaktır.
Bunların başında, kamu gelirlerinin ve harcamalarının
artıntması gelir.
Bu, yalnız devletin ekonomice yapısal değişikliğe öncülük
için değil, devletten beklenen her türlü hizmeti yerine getirebilmesi
bakımından da gereklidir.
Türkiye'nin gelenekleri ve Türk toplumunun alışkanlıkları
nedeniyle, ülkemizde, devletten çok şey beklenir, ama bu beklentileri karşılama
olanağının, devletten, Türkiye'de olduğu kadar esirgendiği pek az ülke vardır.
Devletin o yüzden içine üştüğü tıkanıklık ve yetersizlik,
kapitalizmin öncülüğünü yapan ülkelerde bile devletçe yerine getirilen bazı
kamu hizmetlerinin, giderek artan ölçüde, varlıklı kişilerin
"hayırseverliği"ne veya "vatanseverliğine bırakılmasına neden
olmakta, bu yüzden, devletin işlevleri ile kişilerin işlevleri, sakıncalı
biçimde ve ölçüde, birbirine karışmaktadır. Kaldı ki, kişisel
"hayırseverlikler ve "vatansever"!ikler, çoğu kez, vergi
bağışıklığı yoluyla, veya şükran belirtisi olarak kişilere sağlanan bir fakını
ayrıcalıklarla, aslında kamu kaynaklarından karşılanmaktadır.
Demokratik sosyal devlette, toplumun dirliği, kişilerin
hayırseverliğıyle değil, hayırlı devlet anlayışıyla ve halkın kendi dayanışması
ile sağlanır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, kamu gelirlerini ve
harcamalarını, belirli bir programla sürclendirerek, sosyal demokrasinin
başarılı sonuçlar verdiği ülkelerdeki yüksek oranlara eriştirmeyi
amaçlamaktadır.
Böylece, devlet, bir yandan ekonomide yapısal değişikliğe
öncülük işlevini yerine getirebilirken, bir yandan da, ekonominin altyapı
gereksinmelerim giderek yeterli düzeye eriştırebilecek;ve toplumun sağlık,
adalet, konut, sosyal güvenlik, eğitim gibi alanlardaki yatırım ve hizmet
beklentilerini artan ölçüde karşılayabilecektir.
Ulusai savunmanın gereken düzeye yükseltilebilmesi de
buna bağlıdır. Ulusal savunmanın koşullu dış yardıma veya kişisel bağışlara
bağımlılığı böyle önlenebilir.
Kamu gelirlerinin ve harcamalarının olağanüstü
düşüklüğüyle ilintili bir başka yetersizlik de iç tasarruf konusunda kendini
göstermektedir. Türkiye, ıç tasarruf oranının en düşük olduğu, üstelik de
gitgide düşmekte olduğu ülkelerden bindir. İç tasarruf oranı böylesine düşerken
gelişme hızını yükseltmek veya yüksek düzeyde tutmak olanaksızdır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sınin gönüllü ve
zorunlu tasarrufları hakça bir düzen içinde artıracaktır.
Bunun için, vergilemede, dar ve orta gelirlileri kayırıcı
fakat toplam vergi gelirini ve verimliliğini yükseltici düzenlemeler yapacaktır.
Gelir bölüşümünde yapacağı hakça düzeltmelerle ve
sağlıklı tüketim eğilimlerim özendirmekle, halkın, bir yandan yaşam düzeyi, bir
yandan da tasarruf olanağı yükseltilecektir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sinın ilgili
bölümünde açıklanan "Üretici Yatırım Fonları" ve "İşçi Yatırım
Fonları" gibi çalışan halk kesimlerine dc, ulusal ekonomiye de,
demokrasiye de güç katıeı düzenlemelerle ve halk sektörünün özendirilip
desteklenmesiyle, halk tasarrufları büyük ölçüde arttırılabilecektır.
Sosyal güvenlik, tasarrufu artırıcı ve kaynak yaratıcı
yöntemlerle yaygınlaştırılarak doyurucu düzeye getirilecektir.
Devlet öncülüğünde gerçekleştirilecek yapısal değişiklik,
Türkiye'yi ve Türk ekonomisini, güncel gerçekler ve gereksinmeler göz ardı
edilmeksizin, geleceğe hazırlayacaktır.
Yapısal değişiklik sürecinde, işsizlik sorununa geçerli
çözümler getirilmesi Öncelikle gözetilecektir.
Ancak işsizlik sorununa getirilecek çözümler, teknolojik
atılım- lan engellemeyecektir. Bir yandan, uluslar arası ekonomik işbölümünde
Türk Ulusunun güçlü, güvenli ve onurlu bir yer edinebilmesi için gereken
teknolojik atılımlar yapılırken, bir yandan da, emeğin yoğun, altyapı,
toplumsal kalkınma ve doğayı zenginleştirip değerlendirme projeleri uygulamaya
konacaktır.
Devletin geri kalmış yörelerinde kuracağı öncü ve
doğurgan işletmeler de köy kent programıyla ve halk sektörü yatınmlany- la
desteklenerek, işsizlere bulunduktan yerlerde geniş çalışma olanakları
açacakttr.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sınin
gerçekleştireceği yapısal değişiklikte, teknolojik ilerleme ile işsizliği
önleme sınaileşme ile tarımsal gelişme, dışsatım seferberliği ile dışalım
ikamesi birbiriyle çelişen seçenekler gibi değil, birbirini bütünleyen veya
destekleyen öğeler olarak değerlendirilecektir.
Türkiye'de çoğu özel girişimciler, iyi niyet
eksikliğinden ötürü değil, ekonomik yapının ve düzenin bazı olumsuz özelliklen
nedeniyle, geleceği öngörerek değil, güncel kârlılık hesaplanna göre yatınmlar
yapmakla yetinme eğilimindedirler.
Güncel koşullan olduğu kadar geleceğin koşullannı da
öngörerek, hatta bir Ölçüde belirleyerek, yatmm yapan çokuluslu şirketler, son
zamanlarda geleceğe yönelik bazı yatınmlarını az gelişmiş veya gelişme sürecindeki
ülkelere kaydırmakla birlikte onlar da Türkiye'yi bu açıdan yeterince elverişli
görmemektedirler.
İlen teknolojili veya geleceğe yönelik yatırımlarını,
jeopolitik açıdan daha güvenilir bölgelere ve demokratik ortamın henüz
oluşmadığı, sosyal bilincin gelişmediği ülkelerde yapmayı yeğlemekledirler.
Dünyadaki bazı etkili siyasal güçler de ileri teknolojiye
dayalı yatırımlarla Türkiye'nin bağımsızlığını daha sağlam temellere
dayandırmasını istemeyebilirler.
Oysa Türkiye, gelişmiş bir sanayi ülkesi durumuna daha
çok gecikmeden gelebilmek ve geleceği güvence altma alabilmek için,
ekonomisinde geleceğin de gereklerine uygun yapısal değişiklikleri, ilen teknolojilerden
yararlanarak, gerçekleştirmek zorundadır. Çağın ileri teknolojileri arasından,
sağlam hesaplara ve öngörülere dayalı seçimleri bir an önce yapmak zorundadır
Türk i ye, bu konuda şimdiye kadar, bazı Doğu ve
Güneydoğu Asya Ülkelennin çok gerilerine düşmüştür. Daha çok gecikme bazı
Afrika Ülkelennin de gerisinde kalabilir.
Yetişmiş insan gücünün niteliği ve niceliği ve çok
verimli dış pazarların yanı başında oluşu, Türkiye'nin böyle bir atılımı kendi
girişimiyle yapabilmesine yeterli olanak sağlamaktadır.
Dışandan teknoloji transferi konusunda olası engeller dc
çok boyutlu bir dış politikayla ve yine çok boyutlu bir dış ekonomik ilişkiler
politikasıyla aşılabilir. Ulusal bağımsızlığı, demokrasiyi ve sosyal haklan
engellememek koşuluyla, yabancı sermayeden, yabancı sermaye ortaklığının
sağlayabileceği ek kaynaklardan, deneyimden ve ileri teknolojilerden, bu
amaçla, olabildiğince yararlanma yollarını aramak gerekir
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, bilimsel ve teknik
araştırmaları da, Türkiye'nin bölgemizin ve dünyanın geleceğine yönelik
araştırmalarında, her bakımdan öncelik taşıyan bir yatırım gibi değerlendirilecektir;ve
çok yönlü araştırmalara dayanarak, çağın ileri teknolojileri arasından gerçekçi
seçimler yapılmasını sağlayacaktır. Bu seçimler doğrultusundaki yatırımlara ,
özel sektörün, yabancı sermayenin veya halk sektörünün ilgi göstermediği
durumlarda, devlet ön ayak olacaktır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si, ülke ekonomisinde
spekülatif kazanç kapılarını olabildiğince kapatmayı, sosyal adalet açısından
zorunlu gördüğü kadar, üretken yatırımları artırabilmenin ve ekonomide sağlıklı
yapısal değişikliklerin de önemli bir gereği saymaktadır.
Pazarın güncel akıntıları ve çalkantıları içinde geleceği
öngörmeksi2İn savrulan bir ekonomi, hele spekülatif kazanç kapılarının ardına
kadar açık bulunduğu ve üretkenlikten çok daha kârlı olduğu bir ortamda,
sağlıklı yapısal değişikliklere yön e İtile m ez.
Ölü yatırımların, o arada taşınmaz mala yatırımın
çekiciliğim sona erdirmek, aracılık aşamalarını sınırlayıp kârsızlaştırmak,
geleneksel veya modern tefecilik yollarını tıkamak gibi caydırıcı önlemler bu
açıdan gereklidir, fakat yeterli değildir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, bu gibi caydırıcı
düzenlemeleri yaparken, bir yandan da, spekülatif kazanç arayışlarına
yönelmenin psikolojik ve sosyal nedenlerini gidermeye çalışacaktır.
Bu nedenlerin başında, geleceğe güvensizlik gelmektedir.
Ülkenin, özellikle de ekonominin geleceğine ve kendi geleceklerine güvenle
bakamayanlar, geleceği de gözeten yatırımlar yapmak yerine, günü gün etmeyi,
kısa yoldan bol kazanç sağlamayı maddi olanaklarını veya girişimciliklerini o
yönde değerlemeyi yeğlemektedirler.
Toplumda örgütlenmeye, dayanışmaya ve işbirliğine
yatkınlığın yerleşmemiş olması da, girişimcileri ve yatırım yapabilecek durumda
olanları, geleceğe yönelik üretken yatırımları için bir araya gelmekten büyük
ölçüde alıkoymaktadır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, demokrasiye
süreklilik kazandırarak;ve sosyal demokrasiyi siyasal demokrasiyle birlikte
kökleşti ren bazı ülkelerde olduğu gibi, verimli ve hakça bir düzenin toplumca
özümsenmesini sağlayarak; herkesi geleceğe güvenle bakabilir duruma getirmek
için uğraş verecektir.
Örgütlenme, dayanışma ve işbirliği alışkanlıklarım toplum
yaşamının her alanına yerleştirmek için çaba gösterecektir.
Sosyal güvenliği, herkesin kendi geleceğine güvenle
bakabileceği, çalışamaz duruma geldiğinde geçim sıkıntısı çekmeden yaşayabileceği
bir düzeye eriştirecektir.
Böylece, spekülatif kazanç arayışlarının psikolojik ve
sosyal nedenlerini ortadan kaldırmaya çalışacaktır.
Sosyal güvenliğin toplumda herkes için doyurucu düzeye
eriştirilmesi, ekonomiye yük olmayacaktır. Çünkü bunun spekülatif kazanç
eğilimleri azaltıcı etkisiyle ekonomiye gelecek canlılık yaygın ve yeterli
sosyal güvenliğin mali yükünü fazlasıyla karşılayacaktır. Kaldı ki, sosyal
güvenlik, üretken yatırımlar için önemli bir tasarruf kaynağıdır. Bu açılardan,
sosyal yaran kadar ekonomik yaran da vardır.
Böyle bir yaklaşımla, CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE
PARTİ'si, gelişmenin ve ekonomide yapısal değişikliğin en büyük engellerinden
birini ortadan kaldırmış, hem caydırıcı, hem özendirici önlemlerle, spekülatif
kazanç kapılarım kapatarak, üretkenlik yollarını açmış olacaktır.
Gelişmeyi ve ekonomide sağlıklı yapısal değişikliği
güçleştirici bir başka etken de ekonomik bakımdan uzun dönemde geçerli
olmayacak ve yeni teknolojilere uyum sağlamayacak kadar küçük boyutlu ve dar olanaklı
işyerlerinin çokluğudur.
Fabrika düzeyine erişememiş, atölye ve çarşı düzeyinde
kalmış işyerleri, ekonomik bunalımın pazarda yarattığı dalgalanmalar içinde
çırpınmaktadırlar veya yok olup gitmektedirler.
Oysa küçük yapımevlerinde, kimi sanat ve meslek okullarından,
kimi de çekirdekten yetişmiş, yapıcı ve yaratıcı, üretken vc girişimci bir
büyük güç saklıdır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'sı, bu gücü de,
gelişmenin ve ekonomide sağlıklı bir yapısal değişikliğin önemli bir kaynağı ve
aracı olarak değerlendirilecektir.
Bu gücü küçük atölyelerin, sanayi, çarşı ve sitelerinin
dar kafesinde kurumaktan kurtaracaktır.
Bunlarla sanayi kuruluşları arasında sürekli işlevsel
ilişki ve işbirliği İçin gereken olanakları hazırlayacaktır. Yatırımlarda
tasarruf da sağlayıcı bir Önlem olarak, gerek devlet sektöründeki gerek özel
sektördeki sanayi kuruluşlarının, birçok parçalarını ve girdilerini bu küçük
işyerlerinden ısmarlamalarını bir düzene bağlayacaktır.
Küçük işyerlerindeki o yapıcı ve yaratıcı gücü oluşturan
üretken insanları , aralarında birleşerek,bir plan içinde, ekonomik bakımdan
geçerli boyutlarda ve nitelikte sanayiler kurmaya özendirecektir. Devlet, bunun
için gerekli maddi destekle birlikte gerekli eğitimi de sağlayacaktır,
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si, atölyelerdeki ,
küçük yapımevlerindeki sanatkârlarla, işçilerle, çıraklarla birlikte, esnafı da
, çağdaş ekonominin pazarlama mekanizmalarına ve ileri teknolojisine uyum
sağlayabilir duruma getirecektir.
Böylece ekonominin bu yaygın, dağınık ve gelişememiş
kesimini, gelişen bir ekonominin verimli insan gücü fidanlığına dönüştürecektir
ve ekonomide yapısal değişikliği temelden başlatmış olacaktır.
EKONOMİDE ÖZEL SEKTÖR
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİSİ,
*Ekonominin sosyal adaletle birlikte güçlendirilmesini
içlerine sindiren;
*Kendi çıkarlarını toplum yararıyla bağdaştırmaya
çalışan, ve
*Ekonomik güçlerini siyasal güce dönüştürmeye kalkışmayan,
özel sektör girişimcilerine geniş özgürlük tanıyacaktır;
ve plan hedeflerine uygun yatırımlarında gereken devlet desteğini
sağlayacaktır. Geleceğe güvenle bakarak yatırım yapabilecekleri bir ortam
oluşturacaktır.
Özel sektörde olsun, devlet sektöründe olsun, geleceği
düşünmeden kısa dönemli yüksek ve kolay kâr hesaplarıyla yatırım
yapan)arın,planda belirlenmiş ölçütlere ve hedeflere göre değil güncel
çıkarlara göre kurulup çalışan işletmeleriyle ilgili olarak devlet bir
sorumluluk üstlenmeyecektir.
Ama plana uygun, yatırım veya ülkenin geleceği uğruna
belli riskler üstlenerek, uzun dönemli plan hedefleri doğrultusunda teknolojik
atılım yapanlar, gen kalmış yörelerin kalkınmasına veya işsizliğin azalmasına
katkıda bulunanlar, kendi ellerinde olmayan nedenlerle karşılaşabilecekleri
güçlükleri aşmaya uğraşırken , devlet desteğini yanlarında bulacaklardır.
Bu anlayışla, CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si,
özel sektörün, sağlıklı gelişmeye hız katabilecek ve ekonomide geleceği de
öngören yapısal değişiklikleri kolaylaştırabilecek girişimciliğini
özendirecektir.
Özel sektörde tekelleşme eğilimlerini Önleyecektir vc
hakça bir yanşma ortamı oluşturacaktır.
EKONOMİNİN DIŞLANAN SEKTÖRÜ
Özellikle nüfusu yoğun, işsizliği yaygın, ekonomisi
durgun ülkelerde, o arada Türkiye'de, ekonominin, çalışan ve girişimci insan
sayısı bakımından belki de en geniş sektörü, kağıt üzerinde görünmeyen, hesaba
kitaba girmeyen, istatistiklere geçmeyen bir sektördür.
Bu sektör, ekonominin kurumsal çerçevesi dışında kalan
insanlardan oluşur, düzenin çalışma ve geçim olanağı sağlayamadığı ama yaşama
dirençlerini kıramadığı, yaşamlarım emekleriyle kazanma güçlerini köreltmediği
insanlardır onlar... İşportacılar, gezgin satıcılar ve onarımcılar, evlerindeki
tezgahlarda piyasaya işi üretenler veya evlerinde parça başı iş
yapanlar,ayakkabı boyacıları ve daha niceleri.... Ele güne avuç açmaktansa,
gecekondularını bir avuçiuk bahçesinde analarının yetiştirdiği çiçekleri yoldan
geçenlere ya da evlerden veya çöp bidonlarından topladıkları şişeleri, kumlan
işyerlerine satan çocuklar..
Ekonominin dışlanan sektörü, bu çalışkan kadınlardan, erkeklerden,
çocuklardan oluşur.
Devletin de, özel sektörün de çözemediği işsizlik
sorununa onlar, kendi girişimcilikleri ve emekleriyle, küçümsenmeyecek ölçüde
çözüm bulurlar.
Yaptıkları işler, toplumun gereksinmelerini karşıladığı
ve ekonomik değer taşıdığı içindir ki , küçük de olsa bir gelir gelinr.
Ama hiç birinin yasal güvencesi veya sosyal güvenliği
yoktur, haklarını koruyacak, üretkenliklerini ve kazançlarını artırmalarına
yardımcı olacak örgütleri yoktur; emeklerinin hakça karşılığım alıp
almadıklarını denetleyebilecek bir kuruluş yoktur.
Bir çoğunun işyeri ellerinde veya başlarında taşıdıkları
tablalar tezgahlar. bohçalardır;uzaktan "zabıta" görünce
"işyerleri "n i toparlayıp kaçacak yer ararlar.
Öncelikle güçsüzleri, korumasızları gözeten CUMHURİYETÇİ
DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si, bu dışlanan sektörün yapıcı, yaratıcı çalışkan
insanlarıyla ilgilenmeyi ve onları bozuk bir ekonomik düzenin dışladığı
insanlar durumundan, hakça bir ekonomik düzenin içerdiği verimli ve üretken
insanlar durumuna eriştirmeyi görev bilmektedir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, bu amaçla:
*Onları kaçak iş yapar durumdan yasal iş yapar duruma
getirecektir.
*Onlara sattıkları mallan korkusuzca ve engellenmeksizin
sergileyebilecekleri uygun yerler aynlmasın sağlayacaktır.
*Onları sosyal güvenlik kapsamına girme olanağına kavuşturacaktır.
*Daha verimli, güvenli ve üretken işlere yönelebilmeleri
için, onları, gerekli eğitim, önderlik ve kredi olanaklarından yararlandıracaktır.
İşsizlik sorununa, verimli ve üretken bir ekonomik yapı oluşturularak
daha geçerli çözümler sağlanıncaya kadar, CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
bu "dışlanan sektor"ü engellemek veya daraltmak yerine, sağlıklı ve
hakça kurallar çerçevesinde genişletmeye çalışacaktır. Geçim zorluğu içinde
işsiz ve gelirsiz bekleşen ve henüz "dışlanan sektör"ün de yolunu
bulamamış olan kadın lan ve erkekleri, çocukları ve gençleri, evlerinde,
piyasaya parça başı iş yapmaya özendirecektir. Onları, kendilerine sipariş
verebilecek kuruluşlarla düzenli işi ilişkisi içine girme olanağına kavuşturacaktır.
Bunun için , ekonomik işlevli bir sosyal hizmet örgütü oluşturacaktır.
EKONOMİDE ARAÇLARIN AMACA UYGUN KULLANIMI
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'si, ekonominin tüm
araçlarından, hakça gelişmeyi hızlandırmak üzere yararlanırken, araç I an n
amaçlarla tutarlılığı ilkesine bu alanda da uyacaktır. Ekonomiye güçlendirme ve
kalkınma yolunda atılacak her adımın, demokrasiye ve sosyal adalete de güç
katmasını, toplumun dirliğini artırmasını gözetecektir.
*Kamu harcamalarının ulusal gelire oranını büyük ölçüde
yükselterek, devleti, ekonomik ve sosyal alanda kendinden beklenen görevlen
yapabilir duruma getirecektir.
*Kamu harcamalarının ulusal gelire oranını yükseltirken,
bütçede cari harcamaların, yatırım harcamalarına ve sosyal harcamalara göre
oranını düşürecektir.
" Bütçe açıklrınnı ve enflasyon oranını, yıllık
üretimde ve ulusal gelirde sağlanacak artışla dengelenir düzeyde tutmak
koşuluyla, sıkı denetim altında, ekonomiyi canlandırıcı bir etken olarak
değerlendirecektir.
*Enflasyonu denetim altına alırken, istem kısıntısını
ekonomide durgunluk ve toplumda sağlıksız sonuçlar doğurmayan ölçüler içinde
tutacaktır;istemi kısmaktan çok, üretimi ve sunuyu artırmaya özen
gösterecektir.
İstem kısıntısına da sağlıksız ve savurganca tüketimi caydırma,
gönüllü tasarruftan ve üretken yatırım eğilimlerini özendirme yoluyla
gerçekleştirecektir.
*Tasarrufların üretken yatırımlara yönelmesini
özendirmenin önde gelen koşulları olarak; bir yandan halk sektörünü
güçlendirecektir, ve demokratik yapılı güvenli bir sermaye piyasası ve hisse
senetleri pazarı oluşturacaktır, bir yandan da spekülatif kazanç kapılarını
kapatıcı ve ölü yatırımları caydırıcı önlemler alacaktır,
*Tasarrufların üretken yatırımlara yönelişindeki artışla
bağlantılı olarak, faiz oranlarının düşmesi sağlayacaktır. Faiz oranlarının ,
tasarrufu Özendiren fakat maliyet enflasyonuna yol açmayan ölçüler içinde
tutulmasını gözetecektir.
*Yatırımları ve dışsatımı Özendirip artırmak için,
girişimcileri kolaycılığa alıştıran aşırı bağışıklıklar ve desteklemeler
yerine, kaynakların verimli kullanımına, kaynak çoğaltmaya, üretimi ve
verimliliği yükseltmeye ve sağlıklı yollardan maliyeti düşürmeye ağırlık
verecektir.
*Para politikasını, ekonominin başka öğelerinden ve
toplumsal gerçeklerden ve gereksinmelerden soyutlamaksızın, ve ekonomide
istikrarla dinamizmi ve kalkınmayla sosyal adaleti bir arada gözeterek
saptayacaktır.
*Türk parasının değeriyle Türkiye'nin dış ekonomik
ilişkileri arasında gerçekçi bir ilişki kuracaktır.
*Kredi politikasıyla alan hedefleri doğrultusundaki
üretken yatırımlara ekonomik yapı değişikliği için gerekli yatırımlara ve
gelişmenin yurda dengeli yayılımım sağlayıcı yatırımlara öncelik tanıyacaktır.
timıyle bankaların sağlıklı biçimde işlemelerini ve kendi
yanlışları ve savurganlıkları yüzünden devlete yük olacak duruma gelmemelerini
gözetecektir.
Aile şirketlerinin büyük sermayenin tekelleşme
eğilimindeki kuruluşların bankacılıkta etkinliği önleyecek ve bankacılığı hakça
bir düzene geçişin sağlıklı ve hızlı gelişmenin verimli bir aracı durumuna
getirecektir
Bu amaçla bankalar üzerinde ve kredilerin dağılımı ve kullanımında
devletin yönlendirici ve denetleyici yetkilerini genişleterek gerek özel
bankaların gerek devlet bankalarının birer kamu kuruluşu sorumluluğu İle
çalışmalarını gözetecektir.
Kredileri spekülatif kazanç alanlarından üretken alanlara
yöneltecektir.
Köylünün, çiftçinin, tarımda verim arttırıcı yatırımlar
ıçin;esnaf ve sanatkarların, küçük ve orta sanayilerin, ekonomik bakımdan güçlü
ve verimli kuruluşlar oluşturabilmek için yararlanabilecekleri kredi
kaynaklarını genişletecektir.
Bu amaçla belirli sektörlerde ağırlıklı işlevler üstlenen
sektörel bankacılığı geliştirecektir, Özel bankaların da kaynak kullanımlarını
buna göre düzenleyebilmelerini destekleyecektir.
Bankacılığın ve kredi düzeninin kooperatifçilere desteğim
büyük Ölçüde artıracaktır.
Ekonomik halk kuruluşlarının, o arada kooperatiflerin ve
küçük ve orta işletmelerin, üretken yatırımları için
kontrollü kredi yöntemini geliştirecektir. Kontrollü kredi verirken, taşınmaz
mal güvencesi yerine, proje ve organizasyon güvencesiyle yetinilmesini
sağlayacaktır.
Kooperatiflerin ve genel olarak ekonomik halk kuruluşlarının
kendi amaçlarına uygun bankalar kurmalarını özendirecektir.
Devlet bankalarını güçlendirip etkinleştirecektir.
*Bir kamu hizmeti üstlenen sigortacılığı, belli
çevrelerin büyük sermaye gruplarının değil, kamunun yararına işler duruma
getirecektir.
Sigortalıların haklarını ve yararım öncelikle gözetirken,
sigorta fonlarının üretken yatırımlara ve sağlıklı gelişmeye katkıda bulunur
biçimde değerlendirilmesini gözetecektir.
Devlet ve halk kuruluşlarının sigortacılık alanındaki
etkililiğini artıracaktır,
*Dışsatımı, Türk parasının sürekli ve aşın değer yitinmi
ile ve yapay veya sağlıksız desteklemelerle değil, maliyet enflasyonuna ve aşın
pahalılaşmaya yol açmayan ekonomik istikrarsızlığa ve iç pa2ann durgunlaşıp
boğulmasına neden olmayan, halkı sağlıklı yaşam olanaklarından yoksun
bırakmayan yöntemlerle, öncelikle de verimlilik ve üretim artıncı ve kapasiteleri
tam olarak değerlendirici önlemlerle özendirecektir.
Bu nedenle, dışsatımın özendirilip desteklenmesi için
gerekli kredi ve vergi kolaylıklannı, dışsatım aşamasından çok, yatırım ve
üretim aşamasında yoğunlaştıracaktır.
Böylelikle bir yandan dışsatımın verimlilikteki ve
üretimdeki yükselişle ve teknolojik atılımlarla hızlandırılması gözetilmiş
olacaktır bir yandan da dışsatımla ilgili aracılık ve tekelcilik eğilimleri
kırılarak, sanayi ve tarım alanlarında tüm üreticiler, üretici kuruluşları ve
diğer örgütleri, dışsatım seferberliğine giderek artan ölçüde, doğrudan
katılabilir duruma geleceklerdir.
*Dışsatıma yönelik üretim yapan devlet sektörü halk
sektörü ve özel sektör kuruluşlarının birlikte katılacakları değişik dallarda
uzmanlaşmış büyük ve güçlü dışsatım kurumları oluşturacaktır. Bu kurumların
iletişim, tanıtma taşımacılık olanaklarından ve bilgi ve deneyim
birikimlerinden, küçüklü büyüklü bütün işletmeler yararlanabilecektir.
Ekonomide tekelleşme ve kartelleşme eğilimleri bu yoldan
da önlenmiş olacaktır.
Yine bu yoldan, dışsatımın karanlık iş ilişkileri için
hak edilmemiş vergi ve kredi kolaylıktan sağlamak için, örtü gibi kullanılma
kapılan da kapatılabilecektir.
Gerçek dışı, dışsatıma karşı etkili önlemler gelinlecek,
ve bu yüzden uğranan kaynak kaybı önlenecektir.
Ölü yatırımlara ve spekülatif kazanca yönelik faaliyetin
caydırılmasını ve üretken yatırımların desteklenmesini gözetecektir.
Genel olarak vergi gelirlerini artırırken, toplam vergi
gelirlerinde ücretlilerin payını azaltacaktır.
Vergilendirilmeyen veya çok düşük düzeyde vergilendirilen
bazı yüksek kazanç alanlarını etkin ve hakça bir vergi düzeninin kapsamı içine
alacaktır.
Tüketim savurganlığını özendirici harcamaları (çok masraflı,
eğlenceler, düğünler, davetler, törenler veya halkın geçim düzeyi ortalamasının
çok üstünde tüketim maddeleri alımı gibi) ve sağlıksız ve savurganca tüketimi
özendirici reklamları , caydırıcı biçimde vergilendirecektir
Çağdaş tekniklerle vergi yöntemini ve denetimini etkilileşt
irerek vergi kaçırma yollarını kapatacaktır. O arada, kredi almak için
gösterilen kazanç ve varlıklarla vergi matrahı olarak gösterilen kazanç ve
varlıklara karşılaştırıcı bir denetim sistemi kurulacaktır.
*Kamu kuruluşlarının vergi vc bütçe dışı yollardan gelir
sağlamalarını o şekilde bütçe dışı harcamalar yapmalarını ve özel sektörle İş
ilişkileri içine girmelerini önleyecektir. Bunun gereği olarak sağlık
kuruluşları dışında herhangi bir kamu kuruluşunun vakıf kurması
yasaklanacaktır. Vakıflar yoluyla sağlanan gelirlerin yeri, vergi gelirleriyle
ve bütçe tahsisleriyle doldurulacaktır.
*Maliyetlerin düşürülmesi ve fiyatların belli bir düzeyde
tutulması için .dışalımıgereğinde bir araç olarak değerlendirirken. iç üretimi
ve gelişmeyi engelleyici veya tüketim savurganlığını özendirici dışalımları
önleyecektir.
*Pazar kurallarını göz Önünde tutacaktır;fakat ekonomiyi
vc toplumu pazarın tutsağı olmaktan esırgeyecektir.
Pazar kurallarını, planlamanın engelleyicisi değil,
yardımcısı bir Öğe olarak ve ekonominin başka araçlarıyla uyumlu olarak, toplum
yararına değerlendirecektir.
Üretimi dışsatımı ve dışalımı planlayarak, caydırıcı veya
özendirici önlemlerle tüketimi sağlıklı bir biçimde yönlendirerek pazar
kurallarım bu kuralların özüne dokunmaksızm disiplin altına alacaktır.
■
Fiyatların oluşumunda
pazar kurallarının işlemesini gözetirken,
dar ve orta gelirlerinin sağlıklı bir yaşam için gerekli tüketim
olanaklarından ve hizmetlerinden yoksun kalmamalarını sağlayıcı önlemler
alacaktır. Bu Önlemlerin başlı- çaları şunlardır;
- Yaşamsal önem taşıyan belirli tüketim maddelerinin
Pazar değerleri maliyet düşürülerek üretim planlı biçimde arttırılarak,
gereğinde dışsatım yapılarak veya o maddelerle ilgili dışsatım kısılarak, düşük
düzeyde tutulacaktır.
-Yerel yönetimlerin bu gibi maddelerle ilgili düzenleme
satışları yaygınlaştınlacaktır.
-Aracılık aşamaları ve karları azaltılacaktır. O arada
kooperatifçilik desteklenecek ve üreticilerle tüketicilerin dayanışmalı
örgütlenmeleri Özendirilecektir,
-Konut edinimi veya kiralanması dar ve orta gelirler için
kolaylaştınlacaktır.
-İnsan kişiliğinin sağlıklı gelişmesi ve toplumun eğitim
ve küftür düzeyinin yükselmesi için gerekli hizmetlerin bedeli ve bu amaçla
kullanılan araçların ve gereçlerin fiyatları devletin maliyet düşürücü
desteğiyle düşük tutulacaktır,
* Devletin planlama ve ekonomiyi yönetip denetleme
işlevini, demokratik ve etkin halk katılımıyla yerine getirmesini
sağlayacaktır.
Bunun için, planlamanın genel hedefleriyle ilkeleri ve
makro dengeleri , ekonomik ve toplumsal halk örgütlerinin, özel sektör
temsilcisi kuruluşların ve yerel yönetimlerin katılımıyla merkezde
belirlenecek;fakat bu genel hedeflerle ilkeler ve makro dengeler çerçevesinde,
planın içeriği, nerelerde ne yatırımlar yapılacağı, ekonomik ve toplumsal halk
örgütlerinin ve yerel yönetimlerin öncelikli katılımıyla, çevreden merkeze
doğru oluşturulup saptanacaktır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, kaynakların
oluşturulmasında, geliştirilmesinde ve kullanımında, ekonomik kalkınmayı olduğu
kadar, sosyal adaleli de gözetecektir.
Buna koşut olarak, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği
güçlendirme yolunda atacağı adımların, kaynak artırır ve kaynakların iyi değerlendirilmesini
sağlar yönde olmasına özen gösterecektir.
Bir yandan yeni kaynaklar yaratırken, bir yandan da
kaynakların verimli ve tutumlu kullanımını sağlayacaktır
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, yem kaynaklar
yaratmak üzere, daha verimli ve halkça bir vergi düzeni kuracaktır. (1)
Bunun yanı sıra, sosyal güvenlik kapsamının
genişletilmesi, üretici yatırım fonlarıyla işçi yatırım fonlarının
oluşturulması da kaynaklan büyük ölçüde artıracaktır. (2)
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, konut sorununu,
büyük ölçüde devletin üreteceği arsalardan yaratılacak kaynaklardan çözecektir.
(3)
1)Bu konudaki ayrıntılar, "Ekonomide Araçların Amaca
Uygun Kullanımı" başlıklı bölümde yer almaktadır.
2)Üretici yatın m fonları ve işçi Yatırım Fon lan
hakkındaki ayrıntılar Programın "Halk Katılımıyla Hakça Gelişimi"
başlıklı bölümünde açıklanmaktadır.
3)Ayrıntılar Programın "Konul" başlıklı
bölümünde açıklanmakladır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, kaynakların
verimli ve tutumlu kullanımı için de aşağıdaki
düzenlemeleri yapacaktır.
*Sermaye piyasası çekici ve güven verici duruma
getirilerek ve halk sektörü yatırımları özendirilerek tasarrufların ölü yatırımlardan
veya faize bağlanmaktan çok, üretken, yatırımlara yönelmesi sağlanacaktır.
*Spekülatif kazanç yollan kârsızlaştın) arak ve
kapatılarak, bu tür kazanç olanaklannın neden olduğu büyük kaynak savurganlığı
ve vergi kaybı Önlenecektir.
*Caydıncı - özendirici - eğitici önlemlerle tüketim
savurganlığı önlenecek, sağlıksız tüketime yönelen kaynaklar üretken alanlanla
değerlendirilebilecektir
*Kırsal atan gelişmesine verilecek önemle köyden kente
göç kendiliğinden yavaşlayacak, ve büyük boyutlu göçlerin kentleşme ve kamu
hizmetleri giderlerinde neden olduğu yükselişler bu yoldan önlendikçe, üretken
yotınmlaraaynlabilen kaynaklar artacaktır.
*Köykent uygulamasıyla, altyapıların ve kamu
hizmetlerinin tüm yurda yayılabilmesi için aynlacak kaynaklar en tutumlu ve
verimli biçimde değerlendirilmiş olacaktır.
*Yurt dışındaki işçilerimizin ortak yatırım eğilimleri gereğince
değerlendirilerek, onların da katkısıyla, halk sektörünün geliştirilmesi, iç ve
dış tasarrufun üretken yatırımlara yönelmesinde önemli bir etken olacaktır.
* Orman sayılmakla birlikte orman değeri taşımayan
topraklar üretime açılacaktır.
*Gerek bu şekilde üretime açılacak topraklarda, gerek
ormanların işletilmesinde ve orman ürünlerinin işlenip pazar (anmasında
kooperatiflere geniş olanaklar sağlanarak, bir yandan orman köylüsü kalkındıril
irken, bir yandan da orman bölgelerinde kaynaklar daha verimli
değerlendirilecektir.
*Sulamaya açılan bölgelerde toprakların köylüler arasında
adaletli dağılımı ve gelişen kaynakların kooperatifi eşen köylüler eliyle
verimli ve hakça kullanımı güvence alıma alınacaktır.
*Köykentlerin vc güçlü kooperatifçiliğin sağlayacağı
olanaklarla, hayvancılık ve hayvan ürünleri sanayii geliştirilerek, bu konuda
Türkiye 'nin zengin kaynaklan ve geniş dışsatım olanaklan daha iyi
değerlendirilecektir.
*Denizlerin ve göllerin kirlenmesine karşı etkin önlemler
alınarak ve balıkçılık alanında da kooperatifçilik güçlendirilerek, su ürünü
kaynaklanmızın korunması, geliştirilmesi ve verimli biçimde değerlendirilmesi
sağlanacaktır.
*Her türlü atıklann ve çöplerin dönüşümlü kullanımı
yoluyla, bir yandan çevre kirlenmesi Önlenirken , bir yandan da kimyasal madde,
gübre ve yerel enerji üretimi artırılacaktır.
*Enerji üretiminde de kendi doğal kaynaklarımızın değerlendirilmesine
öncelik verilecektir.
*Yerel enerji kaynaklarından, enterkonnekte sistem
dışında, düşük maliyetle eneıji üretimi için yararlanılacaktır.
*Sanayide kapasitelerin tam kullanımı özendirilecek ve
sağlıklı yollardan verimlilik artışı sağlanacaktır. Verimlilik artışı için
bilimsel yöntemlerin ve teknolojik atılımların yanı sıra, demokratik katılım
süreci içinde çalışanların deneyim ve önerilerinden de yararlanılacaktır.
*Büyük sanayi kuruluşlarıyla atölyeler ve küçük
işletmeler arasında sağlanacak işlevsel işbirliği, sanayideki potansiyelin daha
verimli ve tutumlu kullanımını sağlayacaktır.
*Verimsiz veya ekonomik olmayacak kadar küçük ya da geri
teknolojili işletmeler, bir program içinde, optımaf büyüklüklere erişmeye, bu
amaçla gereğinde birleşmeye özendirilecektir; bunların daha verimli çalışır
duruma gelmeleri ve ileri teknolojilere geçmeleri için önlemler alınacaktır. Bu
yoldan da tutumlu ve verimli kaynak kullanımı sağlanmış olacaktır.
*Demiryolu ve denizyolu taşımacılığına ağırlık verilerek
toplu taşımacılık geliştirilecek ve ulaştırma alanındaki kaynak savurganlığına
son verilecektir.
Değişik dallardaki orta eğitim kurumlan tek çatı altında
toplanacak; böylelikle, bir yandan eğilim birliği sağlamak kolaylaşırken, bir
yandan da eğitim personelinin ve eğitim araç ve gereçlerinin daha verimli
değerlendirilmesi sağlanacaktır
Kamu kuruluşlan elindeki araçlann, gereçlerin ve makine
park- lannın, pratik olanak bulunan durumlarda ortak kullanımı yoluna gidilerek
değerlendirilmesi sağlanacaktır.
Kültür ve sosyal kuruluşlanndan, bütün toplum
kesimlerinin çok amaçlı olarak yararlanmaları sağlanacaktır.
Devletin, halk sektörünün, özel sektörün, yabancı
sermayenin ve yurt dışından kesin dönüş yapan işçilerle çocuklarının
katkılarıyla, turizm, bir yandan tüm çalışanlara dinlence olanağı sağlayacak,
bir yandan da dış kaynaklı kitle turizmini büyük boyutlara eriştirecek yönde
geliştirecektir. Başka ülkelerdeki toplumsal örgütler, üyelerinin dinlencesi
için Türkiye 'yi seçmeye özendirilecektir. Böylece , Türkiye nin doğal ve tarihsel zenginlikleri gereğince
değerlendirilerek gelişmemiz için turizmden sağlanan kaynağın artırılmasına
çalışılacaktır.
HALK KATILIMIYLA HAKÇA GELİŞME
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'de ulusal gelir de,
özveri de hakça dagılır;zorgünlerin sıkıntı lan da iyi günlerin nimetlen de
hakça bölüşülür.
Gelirin dc özverinin de dağılım biçimini halk belirlerse;
ve gelişme yolunda ilerledikçe özverinin azalıp ulusal gelir artışının hakça
dağılacağı bilinirse, toplum için özveriye katlanmak kolaylaşır. Halkın bu
konuda etkili olması demokrasiyle sağlanır.
Sosyal güvenlik de özveriye katlanmayı kolaylaştırıcı bir
etkendir. Bunun yanı sıra, sosyal güvenIik,y alınma ayırabilecek tasarruf! an
çoğaltarak gelişmeyi hızlandım.
Onun için, özveri gerektiren dönemler, sosyal adaleti,
sosyal güvenliği ve demokrasiyi erteleme nedeni sayılamaz. Tersine sosyal
adalet, sosyal güvenlik ve demokrasi, toplumun böyle dönemleri huzurla ve hızla
aşabilmesinde en önemli etkenlerdir.
"El ile gelen düğün bayram" diyen Türk halkı,
sıkıntılı dönemleri dayanışmayla esenliğe ve mutluluğa dönüştürebilmenin yolunu
göstermiştir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTl, toplumda
dayanışmanın ortamını ve kurumlarını oluşturacaktır.
Haklarla sorumlulukları dengeli olarak genişletecektir.
Toplumsal ve ekonomik örgütlenmeyi güçlendirip
yaygınlaştırarak gelirin ve özverinin hakça dağılımına ve sağlıklı gelişmeye,
demokratik katılımı etkin kılacaktır.
Demokrasinin temel koşullarından olan halk katılımı,
Örgütlü bir toplum gerektirir. Türk Toplumunun demokrasi bakımından en büyük
eksikliği ise bu konumdadır. Toplumsal ve ekonomik örgütlenmeyi güçlendirip
yaygınlaştırmakla ve demokratik yapılı örgütlerin dayanışmasını sağlamakla
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, hakça gelişmenin olduğu kadar, demokrasiye
gerçeklik, işlerlik vc süreklilik kazandırmanın da başta gelen bir gereğini
yerine getirmiş olacaktır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ nîn bu
yükümlülüklerinin gereği olarak:
* Herkesi hastalıkta ve kazada yetelii bakıma
kavuşturacak, yaşlılıkta, dul, yetim veya işsiz kalındığında ve sakatlık durumunda
geçim zorluğundan esirgeyecek, kötü ürün yıllarında köylüye deslek olacak bir
sosyal güvenlik düzeni toplumun her kesimini kapsayacaktır.
Değişik toplum kesimlerinin sosyal güvenlik haklan arasındaki
eşitsizlikler belirli bir program içinde giderilecektir.
Sosyal güvenlik kurumlan, o kurumlara bağlı toplum kesimlerinin
demokratik yapılı vcişleyişli Örgütlerince yönetilecektir.
Sosyal güvenlik kurumlarının benzer hizmetler gören
kuruluşları ortak yönetimler altında birleştirilerek işlevlerini daha yeterli
biçimde ve düşük maliyetle yerine getirmeleri sağlanacaktır.
Bu kurumlarda biriken fonların en karlı biçimde ve
ekonomiyi güçlendirecek yönde değerlendirilmesi güvence altına alınacaktır.
Sosyal güvenlik hakkt , çalışma hakkıyla birlikte
gözetilecektir. Bunun gereği olarak, işsizler ve ekonomideki yapısal veya
teknolojik değişim nedeniyle işsiz kalma olasılığı bulunanlar işsizlik
sigortası güvencesinin yanı sıra,ış bulmalarını ve yeni teknolojilere uyum
sağlamalarını kolaylaştırıcı eğitim olanaklarına kavuşturulacaklardır. Ayrıca,
İşsizlerin zamanı ;kİşilik ve yetenekleri geliştirici, aynı zamanda genel
gelişmeye de olabildiğince katkıda bulunucu çalışmalarla değerlendirilecektir.
Bu olanakların sağlanmasında, sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili devlet
kuruluşları işbirliği yapacaktır.
Demokratik yapılı ve işleyişti halk ortaklıklarından ve
sendikalarla kooperatiflerin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının büyük yatırım ve
işletmecilik kurumlarıyla onların yatırımlarından oluşan halk sektörü, giderek,
ekonominin en güçlü kesimi durumuna getirilecektir.
Kooperatifçilik, halk sektörünün önemli bir kesimi olarak
güçlendirilip yaygı ulaştırılacaktır, ve kooperat itlerde kooperatif
birliklerinin yönetimleri devlet müdahalesinden arındırılarak
demokratikleştirilecektir
Gelişme köylüden başlayacaktır ve köylünün artan gücüyle
tüm ülkenin gelişmesi hızlandırılacaktır. Köylünün yönetime örgün ve etkin
katılımıyla demokrasiye daha çok gerçeklik kazandırılacaktır.
-Köy grupları arasında gelişme merkezleri niteliğinde
"koykenfter oluşturulacaktır. Tartmla sanayinin birbirine güç katarak ve
tüm yurtta dengeli olarak gelişebilmesi için gerekti altyapılar vc kamu
hizmetleri düşük maliyetle ve kısa sürede kırsal alanların tümünü kapsar düzeye
criştirilebilecektir.
-Köylülerin , bu olanaktan değerlendirerek, gerek tanm
gerek sanayi alanında üretken yatınmlara yönelmeleri özendirilip desteklenecektir...
-Tanmda ve tanmsal sanayide yabancı sermayeden,
deneyimden ve teknolojiden yararlanırken,büyük yerli ve yabancı Özel sektör
kuruluşlarının işbirliği desteklenmeyecektir. Böyle bir işbirliği Latin Amerika
tipi plantasyonlann ülkemizde de ortaya çıkmasına, o yoldan köylünün sömürülmesine
ve demokrasinin engellenmesine neden olur. Bunun yenne kooperatiflerin veya
halk sektörü çerçevesinde başka kuruluşların, demokratik ülkelerdeki benzerleriyle
ortaklığı ve işbirliği özendirilip desteklenecektir.
-Toprak dağılımında adaletsizliğin en yoğun olduğu
bölgelerden başlanarak, hakça bir toprak dağılımını sağlayıcı ve toprağın aşın
ufalanmasını Önleyici aynı zamanda tanmda verimi artırıcı bir toprak reformu
gerçekleştirilecektir.
-Yıllara göre tanmsal üretim planlaması yapılarak, iç iç
tüketim gereksinmesini karşılayabilmek, dışsatım olanaklarından gereğince
yararlanabilmek ve üreticinin düzeyini yükseltirken, tüketiciyi de koruyabilmek
için, ne zaman nerelerde hangi ürünlerin ne kadar yetiştirilmesinin uygun
olacağı saptanacaktır. Bu konuda zorlayıcı değil, özendirici davranılacaktır.
Ürün delerlerinin belirlenmesinde üreticinin hakkt, tarım
üretim planlaması çerçevesinde güvence altına alınacaktır.
- Köylünün, geçim durumunun yeterli bir düzeye
erişebilmesi için öngörülecek bir dönem sonuna kadar, kooperatifi eşen köylüden
tarımsal gelir vergisi alınmayacaktır. Bunun yerine köylülerin gelir-lerindeki
artışın belirli bir bölümü, kooperatifler ve kooperatif birlikle yönetiminde
oluşturulacak "Üretici yatırım fonları" na yöneltilecektir.
Bu fonlarda biriken kaynaklar, kooperatifi eşmiş köylülerin
ortak varlığı olacaktır. Bu kaynaklar tarımda venmi ve üretimi artırıcı, halk
sektörü çerçevesinde sınat!eşmeyi kırsal alana yayıcı ve köylünün gelirindeki
yükselişi hızlandırıcı yatırımlarda ve köylülerin yararlanacağı sosyal güvenlik
hizmet ve ödemelerinin artırılması yolunda değerlendirilecektir. Fonlarda
biriken kaynaklan başka amaçlarla devlet kullanamayacaktın ve fonlann
yönetiminde bürokratik müdahalelere açık kapı bırakılmayacaktır.
Böylece, ..... üretici köylünün emeğiyle ve
girişimleriyle tarım kesiminde yaratılan kaynak, büyük ölçüde yine köylüler
eliyle sinsileşmeye aktan İm ış olacaktır; ..... köylülerin, kentlere göç
zorunda kalmaksızın, kendi yörelerinde kendi yatınmlarıyla yeni iş ve gelir
otanaklanna kavuşmalar sağlanmış, sağlıklı ve dengeli bir kentleşme ve gelişme
tüm yurda yayılmış olacaktır. Köylünün güçlü ekonomik örgütlerle yönetimde
ağırlığını artırması sağlanarak, demokrasiye daha çok gerçeklik kazandı rabîlecekür.
* İşçilerin sendikalaşma, toplu sözleşme vc grev haklan
demokrasiyle bağdaşmayan sınırlamalardan kurtarılacaktır.
Sendikalann yönetimine işçilerin demokratik katılımı
etkinleştirilecektir; ve sendikaların, işsizleri de gözetmeleri güvence altına
alınarak işçi - işsiz dayanışması sağlanacaktır.
İşçiler, gerek belirli ölçütlere uygun işletmeler
düzeyinde gerek ekonomik ve sosyal politikaların saptanmasında, yönetime ve
sorumluluğa katılacaklardır. Bu katılımı gerçekleştınp işletmelerde kârdan pay
alacaklardır.
Toplu sözleşmelerin genel çerçevesi, ilkeleri ve iç
dengeleri her dönem için demokratik kurallara göre yapılacak bir toplumsal
anlaşmayla belirlenecektir. Toplumsal anlaşmayla ilgili herhangi bir zorlama
söz konusu olmayacaktır. Hükümetin ve işverenlerin de işçilerle birlikte
katılacaktan toplumsal anlaşma çalışmalarında, gelir dağılımında adalet
sağlanması ve ücretlerin dengeli olması gözetilirken, ücret artışlarının
enflasyonu körüklememesine de özen gösterilecektir;ve , bununla bağlantılı
olarak, işçiler, ulusal gelirin dağılım biçimi, üretimin ve verimliliğin artması
işsizliğin azaltılıp önlenmesi, işyeri güvenliğinin sağlanması gibi konulardaki
istek ve önerilerini öne sürebileceklerdir. Toplumsal anlaşma, yalnız ücretleri
vc çalışma koşullan değil, bu konuları da kapsayacaktır.
Bu düzenlemeyle, ekonomik, mali ve sosyal politikalann
belirlenmesine demokratik işçi katılımı yolunda Önemli bir adım atılmış; ve,
toplu sözleşmeler, ücret pazarlığının ötesinde, hakça gelişmeyi güvence altına
alan, işletmeleri daha verimli çalışmaya yönelten.
işçilerin ulusal gelirden payını yükseltirken ekonomiyi
de güçlendiren ve demokrasiye daha çok gerçeklik kazandıran bir sürece dönüşmüş
olacaktır.
Kaldı ki, salt ücret pazarlığı nileliğindeki toplu
sözleşme düzeninin bile, işletmecilik yöntemlerini geliştirmede, verim
artışında, teknolojik buluş ve atılımlarda kamçılayıcı etkisi, genellikle,
rekabetin etkisinden daha ağır basar Onun için, toplu sözleşme düzeninin
ekonomiye yaran, ücret artışlanyla ve grevlerle neden olduğu zarardan çok
üstündür. Nitekim, Türkiye 'de işletmeciliğin çağdaşlaşması ve teknolojik
atılımlar toplu sözleşme düzeniyle başlamıştır;bu düzenle birlikte ekonomiye
canlılık gelmiş ve gelişme hızı yükselmiştir.
Son yıllarda ekonomimizin uğradığı sarsıntı lan n
kaynağı, toplu sözleşme ve grev haklan veya sendika özgürlüğü değildir. Bu
sarsıntılann, kaynağı ekonomimizdeki yapısal bozukluklar, ülkedeki iç
çalkantılar ve dünyadaki ekonomik bunalımdır. Toplu sözleşme düzenine ara
verilen ve işçi haklanna ileri kısıntılar getirilen dönemde, dünya petrol
fîyatlanndaki büyük düşüşe ve dış yardımlardaki önemli artışa karşın,
sarsıntının ve durgunluğun giderilememiş, hızlı enflasyonun, üretimdeki ve
yatırımlardaki gerilemenin önlenememiş, ve yaşam koşullarının olağanüstü ağırlaşmış
olması, sorumluluğu toplu sözleşme düzenine ve işçi haklanna yıkmadaki
haksızlığı somut biçimde kanıtlamıştır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'nin yapacağı
düzenlemelerle, demokratik işçi hak lan nin sosyal adalete ve demokrasiye
olduğu kadar, hızlı ve sağlıklı gelişmeye ve ekonomiyi güçlendirmeye de katkısı
belirgin ölçüde artacaktır
Belirli bir büyüklüğün üstündeki kârlı Özel sektör
işletmeleriyle aynı ölçütlere uygun ekonomik amaçlı devlet sektörü işletmelerinden
bu fonlara pay ayrılacaktır;böylece, enflasyonu önlemek gerekçesi veya
bahanesiyle, gelir dağılımında işçilerden haklan olan pay esirgenmemiş
olacaktır. Bir yandan, hakça bir gelir dağılımının gereği olan ücret
artışlarıyla işçilerin yaşam düzeyi yükseltilirken, bir yandan da işçi emeğinin
katkısıyla sağlanan gelir artışının bir bölümü, belirli bir büyüklüğün
üstündeki kârlı işletmeferce, hisse senedi veya nakit olarak "İşçi
YatınmFonlan"na aktarılacaktır. Yönetiminde işçilerin ağırlık taşıyacağı
bu fonlarda, işçilerin ortak varlığı olarak biriken kaynaklarla, sermaye
piyasasından da aynca hisse senetleri alınabilecektir.
Değişik bölgelerde oluşacak "İşçi Yatırım
Fonlan"nın yıldan yıla artan gelinnden bir bölümü, Fon yönetimlerince
uygun görülen yatıranlara yöneltilecektir. Yine fon kaynaklanyla yaşlılık
aylıkları artın! ab ilecek veya işçilere ek gelir sağlanabilecektir.
"Üretici YatınmFonlan"nda olduğu gibi,
"İşçi Yatırım Fonlan"ndada,biriken kaynaklan başka amaçlarla devlet
kullanamayacaktır ve fonların yönetimine bürokratik müdahalelerde bulunulamayacaktır.
"işçi YatınmFonlan"na özel sektör kuruluşlanndan
belli süreler içinde aşama aşama aktarılacak paylar, bu kuruluşların
sermayelerinin belirli bir oranını aşmayacaktır.
- İşçi kesiminde bu düzenlemelerle: enflasyonu önlemek
veya kısmak uğruna işçilenn hakkı esirgenmemiş olacak.
.... isçiler, kendi sorunlarına, o arada ücret sorununa,
ekonominin tümünü ve makro dengelerini dc göz önünde tutarak aynı zaman da,
işletmeci ve yatırımcı açısından da bakacakları için, sağlıklı bir çalışma
barışı gerçekleşebilecektir.
.... işçilerin haklan gözetilirken, üretken yatınmlar ve
gelişme hızlanacak, işsizlik azalacaktır.
.... fonlar değişik bölgelerde kurulacağından,
sınaileşmenin yurda dengeli yayılımı sağlanacaktır.
.... ekonomide hakça bir mülkiyet yapısı oluşacak,
demokrasinin siyasal ve sosyal boyuttan ekonomik boyutuyla da bütünleşmeye
başlayacaktır.
.... kıdem Tazminatı Fonlarının yönetiminde ve bu
fonlarda binken kaynaklann değerlendirilmesinde işçiler ağırlık
taşıyacaklardır.
Üretim, tüketim ve satış kooperatifçiliği, demokratik
yapılar içinde güçlendirilirken, bunlar, tüketim mallarının pazarlamasında
işbirliği yapacaklardır. Bu işbirliğine yerel yönetimler ve esnaftan isteyenler
de katılacaklardır. Kooperatifçilik hareketi, esnafı engelleyen değil,
üreticilerle ve tüketicilerle birlikte esnafı da aracı egemenliğinden kurtaran
bir hareket olarak gelişecektir. Fiyat ve nitelik denetimi Pazar kuralları ile
çelişkiye düşüImeksizin, örgün halk dayanışmasıyla gerçekleştirilecektir,
* Tanm satış kooperatiflenyle birlikleri, devlet
müdahaleciliğinden kurtanlarak, demokratik bir yapıya ve işleyişe
kavuştumlacaktır. Bu kooperatiflerin ve birliklerin tarım sanayi alanındaki
yatın mlan ve dışsatımda öncülük işlevini üstlenmeleri özendirilecektir.
*Kamu kesiminde çalışanlardan, evrensel ölçütlere göre
işçi sayılması gerekenler, işçi statüsüne geçirileceklerdir.
*Kamu görevlilerine, belirli kurallar İçinde,
sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkı tanınacaktır. Bu sağlanıncaya kadar,
işçilerle yapılan toplumsal anlaşmaların gelir dağılımında ücretlerde adale! ve
denge sağlayıcı, çalışma koşullarını iyileştirici yönlerinden kamu görevlileri
de yararlandırılacaktır.
*Planlama çalışmalarına, halkın, gerek yerel düzeyde
gerek merkezde, kendi ekonomik ve toplumsal Örgütleri ile, etkin katılımı
sağlanacaktır.
Bütün bu düzenlemelerle, örgütlenmelerle ve
kurumlaşmalarla, toplumsal ve ekonomik örgütlerin ve kuruluşların dayanışması
ve işbirliğiyle, Türkiye'nin gelişmesi önündeki darboğazlar ve engeller,
haklardan ve özgürlüklerden, demokrasiden, sosyal adaletten ve sosyal
güvenlikten özveride bulunmaksızın, tam tersine, haklan ve özgürlükleri
genişleterek, demokrasiye daha çok gerçeklik kazandırarak, sosyal adaleti ve
sosyal güvenliği yaygınlaştırıp güçlendirerek, barış içinde aşılabilecektir.
TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİK GELİŞMESİNE YURT DIŞINDA
ÇALIŞMALARIN KATKISI
Yurt dışındaki, sayılan milyonu aşan Türk işçilerin,
özellikle gelişmiş demokratik ülkelerde, yaşayarak, çalışarak, sosyal veya
siyasal örgütlere katılarak, hatta, kimi ülkelerde, yerel yönetim görevlen
üstlenerek, edindikleri bilgi ve deneyim birikimi, Türkiye'nin demokratik
gelişmesi için bir büyük hazinedir.
Ama bu hazine henüz yeterince değerlendirilememiştir
Daha çok, yurt dışındaki işçilerin Türkiye'ye
gönderdikleri veya gönderebilecekleri dövizle ilgilenilmiş, üstelik o da
gereğince değerlendirilememiştir.
Oysa, ondozuncu yüzyıl sonlarında ve yirminci yüzyıl
başlarında, bazı gelişmiş demokratik ülkelerde yalnızca yüzeysel birer gözlemci
olarak birkaç yıl geçiren bir avuç insanın bile, Türkiye'deki çağdaşlaşma
akımlanna ve demokratikleşme hareketine kalkılan göz önünde tutulursa, o
ülkelen yakından tanıma olanağını bulan milyonu aşkın işçi yurttaşlarımızın
yapabilecekleri katkı çok daha iyi Ölçülebilir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, yurt dışındaki işçilerimizin
bilgi ve deneyim birikimini, demokrasiyi güçlendirme ve sağlıklı gelişme
yolunda, önemli bir etken olarak değerlendirme karanndadır.
Bir yandan, onların, çalıştıktan ülkelerdeki sorunlarının
çözümüne katkıda bulunurken, bir yandan da, o birikimi Türkiye'ye
aktarabilmeleri için gerekli kanalları oluşturup açmaya çalışacaktır 13 un un
yöntemlerini ve gereklerini yurt dışındaki işçilenmizle birlikte
araştıracaktır. Ayrıca, o ülkelerin, yasal olanaklar çerçevesinde ilişki
kuracağı siyasal vc sosyal örgütlerinden, eğitim ve kültür kurumlarından, böyle
bir sürece yapıcı vc olumlu kaıkılar sağlamak üzere girişimlerde bulunacaktır.
Yurt dışındaki işçilerimiz, yıllarca, alınteriyle elde
ettikleri kazançlardan yaplıklan tasarruftan, Türkiye'deki hemşcrileriyle
dayanışma içinde biraraya getirerek, yurdumuzun en geri kalmış yörelerinde
fabrikalar kurabilmek, sanayi çağının ışığını ve olanaklannı oralara kadar
götürebilmek için kıvanç verici girişimlerde bulunmuş, özverilere katlanmışlardır
Ama, çoğu kc/, kendilerine yardımcı olunmadığı gibi, aşılmaz engellerle karşı
karşıya bırakılmışlardır. Türkiye'ye yatırım yapmakta o kadar nazlı davranan
yabancı sermayeye yüzsuyu dökülürken, köylere kadar uzanan işçi yatırımlarının
genellikle yüzüne bakılmamışiır. Oysa o yatırımlan küçük bir devlet ilgisiyle
değerlendirme olanağının bulunduğunu gösteren dönemler olmuştur.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, işçi yatırımlarına
can katacaktır. Gelişmiş ülkelerdeki işçilerimizin, o ülkelerde yatırım vc
işletmecilik konusunda deneyim kazanmış halk kuruluşlarıyla elele vererek
yurdumuzun ve halkımızın kalkındırılmasına hız katmalarını sağlayacaktır.
Yurt dışındaki işçilerimizin girişimlerinden esinlenen
halk sektörüne, CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'nin kuracağı düzende, yurttaki
işçilenmizin, köylülenmizin de dayanışmasıyla, güçlü bir soluk kazandırılacaktır.
Türkiye'ye ağır koşullarla borç veren kimi ülkeler veya
uluslar arası kuruluşlar, bu borçların bedeli olarak, ülkemizin siyasal, sosyal
ve ekonomik düzenini kendi işlerine geldiği gibi yönlendirip biçimlendirmeye
kalkışırlar. Yurt dışındaki işçilerimizse, yurtlarına, yıllardır, borç olarak
değil, Türkiye'nin öz varlığı olarak, o kredilerin kat kat üstünde döviz
göndermişlerdir. Ama bu dövizlerin, gönüllerinde yatan gelişmiş ve demokratik
Türkiye ülküsünü gerçekleştirecek yönde değerlendirilmesi için, hiç değilse
boşa harcanmaması için gereken ölçüde bile, Türkiye'nin siyasal yaşamında veya
ekonomik politikalarında etkinlik kazanma olanağından yoksun bırakılmışlardır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, bu haksızlığa son
verecektir.
Yurt dışındaki işçilerimize oy hakkı tanımak, bu açıdan
gereklidir, ama yeterli değildir. Onun da ötesinde. CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT
TÜRKİYE PARTİ, demokratik ülkelerdeki işçilerimizin deneyimlerini, toplumsal
Örgütlerden alınan güçle yönelime katılma konusundaki gözlemlerini, Türkiye
için bir demokratik eğitim öğesi olarak değerlendirecektir.
Onların, Türk siyasal ve sosyal yaşamında da, Türk
ekonomisinde dc etkili duruma gelmelerine yardımcı olacaktır. Böylcce bu yurttaşlarımız,
bir yandan Türkiye'nin demokratik gelişmesine katkıda bulunurken, bir yandan da
kendileri vc çocukları için, anayurtlarında, daha mutlu ve güvenli bir gelecek
hazırlayabileceklerdir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, yurda dönen
işçilerin sorunlarına da, Türkiye'nin gelişmesine katkıda bulunucu çözümler
getirecektir. Onlartn demokratik sanayi toplumlarında edindikleri bilgiyi,
deneyimi ve birikimi ölü yatırımlarda öldürtmeyecek, rant gelirlerinde sön
dürtmeyecek lir,
Yabancı ülkelerde yetişen yeni kuşakların, o ülkelerindeki
eğitim olanaklarından gereğince yararlanmalarını özendirirken, Türk kültürünü
de onlarda yaşatıcı bir tutum izleyecektir. Yurda dönen işçilerin ve
çocuklarının ülke koşullarına uyumlarını, üretken çalışmalara veya yatırımlara
yönelmelerini ve Türkiye'deki eğitimlerini kolaylaştırıcı bir program
uygulayacaktır.
Bölgemiz ülkelerinde, çalışan Türk işçilerinin de
geleceklerini Türkiye'nin gelişmesine katkıda bulunacak yollardan güvence altına
alacak ve anayurtlarıyla kültürel ve sosyal ilişkilerine verimli biçimde
sürdürebilmelerine olanak sağlayacaktır.
BÖLÜM IV: DEVLET
1- ANAYASA
2- YARGI
3- YASAMA
4- YÜRÜTME
5- YEREL
YÖNETİMLER
ANAYASA
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, geçmişe dönük değil,
geleceğe yönelik bir Anayasa hazırlayacakla. Geçmişteki deneyimler ve
aksaklıklar da göz önünde tutularak, demokratik bir devlet ve toplum yapısı
öngören ve demokratik hakları ve özgürlükleri genişletirken, toplumun
güvenliğini ve esenliğini de gözeten bir Anayasa oluşturulacaktır.
Anayasada, demokrasiyle gelişmenin ve etkili yönetimin
gerekleri bağdaştırılacaktır.
Hazırlanacak Anayasayla, yurttaşların önündeki seçenekler
daraltılmayacak, çoğaltılacaktır.
Anayasada hakça gelişmenin yolu açık tutulacaktır.
Çağdaş katılımcı ve çoğulcu demokrasinin gereklerine
uygun bir felsefe temeline dayandırılacak olan Anayasayla:
*İnsanlar devlet için değil, devlet insanlar için
varolacaktır.
*Ulus, onu oluşturan bireylerin toplamından üstün bir
soyut kavram gibi değil, tüm yurttaşların ortak kimliği, gücü ve kıvancı olarak
değerlendinlecektir.
US
*Devlet kişilerin haklarını ve özgürlüklerini
devralmayacak, kişi haklarının ve özgürlüklerinin birbirini engel (emeksizin
kullanımını gözetmekle görevli olacaktır.
*İktidar, kişi haklarını ve özgürlüklerini
sınırlamayacak; kişi haklarıyla ve özgürlükleriyle iktidar sınırlanacaktır.
*İktidarların sınırlanmasında ulus adına görev üstlenen
kurumlar, iktidara bağımlı olmayacaklardır. Yargı organlarının bağımsızlığı
etkili güvencelere dayandırılacaktır.
*Kişilerin dokunulmaz hakları ve özgürlükleri
bulunacaktır. Temel hakların ve özgürlüklerin hiçbir koşul altında kullanılamaz
veya güç kullanılır duruma getirilmemesi güvence altına alınacaktır.
*Hiçbir makama smırsızveya denetimsiz yetki tanınmayacaktır.
*Halkın yönetime örgün ve etkin katılımı sağlanacaktır ve
toplumsal örgütlerin dayanışması ve işbirliği serbest olacaktır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'nin, halkla birlikte
oluşturacağı Anayasada, "halk" kavramı, toplumbilimin, sosyal devletin,
demokrasinin ve Atatürk halkçılığının gereği gibi olan yerini alacaktır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, Anayasa hazırlığını,
her aşamasında, toplumun tartışmasına ve katkısına açık tutacaktır.
YARGI
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT, anlayış açısından, adalet, yalnız
devletin temeli değil, hakların ve özgürlüklerin de güvencesidir; ve iktidarın
demokratik hukuk devleti kurallarımı göre sınırlandırılmasında önemli bir
etkendir.
Bu işlevleri yerine getirebilmeleri için, yargı
organlarının bağımsızlığı kesin güvenceye kavuşturulacak ve hiçbir koşul
altında sınırlandırılamayacaktır.
Hiçbir kurul, makam veya kişi, yargı denetiminin dışında
veya üstünde tutulmayacaktır.
Sorgulamanın, her aşamasında, insanlık onuruna saygılı
biçimde ve demokratik hukuk devleti kuralları içinde yapılması, bağımsız yargı
organlarının güvencesi altına alınacaktır.
Savunma hakkı geliştirilecektir.
Gözaltı süresi kısaltılacaklır.
Tutukluluk süresi sınırlanarak, yargılamanın uzamasının
fiili cezaya dönüşmesi Önlenecektir.
YASAMA
Yasama çalışmalarında demokratik katılım, demokrasiye
gerçeklik kazandırmanın önemli kurallarından biridir.
Yasama çalışmalarının başarısı, çabuk yasa çıkarmakla
değil, olabildiğince geniş bir kamuoyunca benimsenip desteklenen kalıcı ve
geçerli yasalar çıkarmakla Ölçülür.
Kamuoyu katılımı olmaksızın, dar bir çerçevede
oluşturulan ve parlamento çoğunluğuna dayanılarak çıkarılan yasaların
sakıncaları, yürürlüğe girişlerinden sonra görülür ve o aşamadan sonra
sakıncaların giderilmesi güçleşir. Sağlıklı yaklaşım, yasaları, tasan bile
değil de, henüz taslak durumundayken, kamuoyunun tartışmasına sunmak vc
sakıncalı veya geçersiz yönlerini önceden görerek gidermektir.
Yasama organında ortaya çıkabilecek tıkanıklıklar
nedeniyle yasama çalışmalarının sürüncemede kalması ne kadar sakıncalı ise,
kamuoyunun açık tartışmasına ve katkısına sunulmadan çabuk yasa çıkarmak da en
az o kadar sakıncalıdır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, yasaların çabuk
çıkmasından çok, toplumca benimsenir nitelikte çıkmasını gözetir. Bunu sağlamak
üzere:
*Yasalar, tasarıya dönüştürülmeden ve yasama organına
sunulmadan önce, kamuoyunun açık değerlendirmesine ve tartışmasına
sunulacaktır.
*İlgili bütün toplum kesimlerinin, demokratik
yöntemlerle, görüşleri alınacaktır.
*Parlamento çoğunluğundan önce, toplumun desteği
aranacaktır.
*Bakanlar Kurulunun yasa gücünde kararname çıkarma
yetkisi kaldırılacaktır.
Öte yandan, yasalar üzerinde Anayasa Mahkemesinin denetim
olanakları genişletilecek ve toplumsal örgütlerin de Anayasa Mahkemesine
başvurma olanağı sağlanacaktır.
Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetleme işlevlerini
verimli ve etkili biçimde yerine getirmesini sağlamaya çalışırken, Öncelikle,
milletvekilinin kişiliğini ve Özgürlüğünü korumak ve çalışmasını kolaylaştırmak
gerekir. Milletvekilinin kişiliği ve özgürlüğü ile parti disiplininin gerekleri
sağlıklı bir denge içinde gözetil melidir.
Milletvekilinin partisinden ayrılmasını ve başka bir
partiye geçmesini güçleşiirici kura Harsa böyle bir sağlıklı denge kurulmasını
olanaksız kılmaktadır. Bu tür kurallar, milletvekilim, demokrasiyle
bağdaşmayacak Ölçüde, parti yönetiminin boyunduruğu altına sokabilir ve parti
içi demokrasiyi yıkabilir,
Çok partili siyasal yaşamın sarsıntı geçirdiği ve siyasa)
eğilimlerin henüz yerli yerine oturmadığı bir ülkede bu tür kuralların
sakıncası büsbütün artar. Özellikle böyle bir ülkede, değişik hatta karşıt
eğilimlerin, bir parti içinde bir araya gelme olasılığı vardır. Bu eğilimlerden
biri parti içinde egemen duruma gelirse, o eğilimi içine sindiremeyen bir milletvekilini
aynı partide kalmaya zorlamak, ne siyasal tutarlılıkla, ne demokrasiyle ne de
milletvekilinin kişiliği ve özgürlüğü ile bağdaşır,
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, milletvekillerinin
bu tür baskılardan ve zorlamalardan kurtarılmaları ve kendi siyasal
eğilimlerine göre parti seçme özgürlüğüne kavuşmaları için uğraş verecektir.
Bu, yalnız milletvekilinin kişiliği ve özgürlüğü bakımından değil, parti için
demokrasinin ve uzlaşmanın sağlanması bakımından da gereklidir.
Milletvekillerinin çalışmalarını kolaylaştırmak ve
verimlerini arttırmak için de CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
parlamentoda, yeterli uzman ve sekreterya kadrolarının milletvekillerine hizmet
sunması gereğine inanmaktadır.
YÜRÜTME
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, kamu yönetiminde
demokrasinin gereklerini etkin yönetimin gerekleriyle bağdaştıracaktır. Kamu
yönetiminin iktidar değişikliklerinden etkilenmesini önleyerek, sürekliliğini,
istikrarını ve yansızlığını sağlayacaktır.
Bunların gerçekleştirilebilmesi için:
*Yürütme yetkisinin kullanımında Bakanlar Kurulunun
ağırlığı, sorumluluğu ile orantılı olarak arttırılmalıdır.
*Bakanlar Kurulu Ü2ennde ve genel olarak yürütme
üzerinde, yasama ve yargı organlarının denetimi etkili kılınmalıdır.
Bu denetim olağanüstü halde ve sıkıyönetimde de geçerli
olmalıdır.
*Bakanlar Kurulunun Anayasa ve yasalar çerçevesinde
alacağı kararlan uygulamakla yükümlü olan kamu yönetimi, bu yükümlülüğü yerine
getirirken. Devlete ve yurttaşlara karşı temel görevlerinin sorumluluğunu kendi
başına taşımalı; baskılara, kayırmalara ve yasadışı kanşmalara karşı
korunmalıdır.
Her hükümet, siyasal kararların kamu yönetimine
aktarılmasında ve bu kararlarla ilgili uygulamaların gözetiminde etkisi bulunan
sınırlı sayıdaki belirli kamu görevlerine, o görevleri üstlenme hakkını edinmiş
kimseler arasında, uygun gördüklerim serbestçe atayabilmelidir; ancak bunun
dışındaki atamalara ve genel olarak kamu görevlilerinin özlük haklarına
kanşamamalıdır; bunlar, kamu yönetiminin nesnel kurallarına göre kendiliğinden yürümelidir.
Kamu görevlilerinin yetkileriyle ve güvenceleriyle
birlikte sorumlulukları da arttırılmalıdır. Bunun yanı sıra, sorumluluğun
yaygınlaşıp dağılması ve belirsizleşmesi önlenmelidir. Bu amaçla, kamu
yönetimine ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının konulan da
sınırlandırılmalıdır.
Kamu görevlileri, yalnız yaptıklarından değil,
ihmallerinden de sorumlu tutulmalıdır.
Bu yönde düzenlemeler gerçekleştirilirken, aynı zamanda,
-Kamu yönetimi merkeziyetçilikten kutlanlacaktır ve
yurttaşların sorunlarının veya yerel sorunların yerinde çözülmesi güvence
altına alınacaktır,
-Kamu yönetimi üzerinde etkili bir halk denetimi
kurulacaktır.
-Demokratik bir süreç içinde kamu görevlilerinin, halkın,
yönetim ve işletmecilik uzmanlarının görüşleri alınarak, kamu yönetiminde
çalışma koşullarım, iş akışını ve topluma hizmeti sürekli iyileştirmeye çaba
gösterilecektir.
Kamu görevlilerine gerek bu amaçla, gerek kendi haklarım
koruyabilme ve geliştirebilme amacıyla örgütlenme hakkı sağlanacaktır.
Kamu yöneticiliği çekici duruma getirilecektir; nitelikli
uzmanların ve teknisyenlerin yurda dengeli dağılımı ve özellikle geri kalmış
yönlerde, toplum kalkınmasına etkin katkıda bulunmaları bir düzene
bağlanacaktır.
Bazı duyarlı görevlerden emekliye ayrılan kamu
görevlilerinin, belirli bir süre, özel sektörde görev üstlenmeleri
önlenecektir. Bu sınırlama kapsamına girecek olan kamu görevlilerine
emeklilikte özel olanaklar sağlanacaktır.
YEREL YÖNETİMLER
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, yerel yönetimleri,
demokrasiyi temelden güçlendirmenin ve demokratik halk katılımıyla gelişmeyi
hızlandırıp yaygınlaştırmanın en verimli aracı olarak değerlendirecektir.
Bu amaçla;
*Yerel yönetim çalışmalarına halktn sürekli vc etkin
katılımını, köylerden ve mahallelerden başlayarak, bir düzene bağlayacaktır.
" Yerel yönetimlerin halkla sürekli iletişim içinde
bulunmasını gözetecektir.
*Yerel yönetimlerin, halk dayanışmasıyla, ekonomik
kalkınmaya, genel anlamda gelişmeye ve yerel planlamaya öncülük etmesini ve
genel planlama çalışmalarına etkin katılımını sağlayacaktır.
*Yerel yönetimler üzerinde merkez yönetiminin vesayetini
kaldıracaktır. Yerel yönetimlerin, belli kurallar içinde ve demokratik denetim
altında, yetkilerini, bağımsız çalışma ve kaynak oluşturma olanaklarını büyük
Ölçüde genişletecektir.
Köykentler için ekonomik işlevi ağırlık taşıyan bir yerel
yönetim biçimi oluşturacaktır
Yerel yönetimler arasında, makine parklarının ve teknik
olanakların tam kapasiteyle değerlendirilmesini sağlayıcı bir işbirliği ve
dayanışma düzeni geliştirilecektir.
Düzensiz kentleşmeyi ve sağlıksız toprak kullanımı
Önlemek üzere, belediye sınırlan dışındaki yörelerde, fiziki planlama
bakımından, ilgili kuruluştan ile belediyelerin onak denetimi altına
alınacaktır.
BÖLÜM V: İNSAN VE TOPLUM
1- EĞİTİM
KÜLTÜR SANAT VE SPOR
2- KONUT
3- İNSAN
VE ÇEVRE SAĞLIĞI
EĞİTİM KÜLTÜR SANAT VE SPOR
Eğitimin, kültür, sanat ve spor alanlarında, CUMHURİYETÇİ
DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ'nin özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik kurallarına göre
düzenlemeler yapılacaktır;
*Eğitim kurumlarında tek yanlı Öğretimden çok, öğrenciyle
öğretmen arasında diyaloga, iletişime ve etkileşime ağırlık verilecektir.
Eğitimin her dalında çağdaş eğitim yöntemleri uygulanacak
ve bu yöntemlerin geliştirilmesine öğretmen ve öğrencilerin ortak kalkılan
özendinlecektir.
Eğitimde kişiliğin, özgür düşünceliliğin, demokratik
davranışın ve katılımın, araştırmacılığın, yaratıcılığın, yapıcılığın ve
üretkenliğin, çocukluktan başlayarak gelişmesi özendirilecektir.
*Üniversite özerkliğine gerçeklik kazandınlırken, öğretim
üyelerinin ve öğrencilerin, yönetime ve program düzenlemelerine demokratik ve
yapıcı katılımları sağlanacaktır.
*Eğitim her yaşta açık, sürekli ve parasız olacaktır.
*Gençlerin, yetişecekleri alanları seçme Özgürlüğü
genişletilecektir.
*Eğitim düzeyinin yükseltilmesi için zorunlu eğitimin
liseyi de kapsamasını sağlamak için çalışmalara girilecektir.
*Yabancı dil okullarının Öğrencilere daha faydalı olması
için gerekecek yeniliklere ve eğitim imkanları yaratılacaktır.
Gençlerin gelecekleri, eğitim kurumlarının giriş
kapılarındaki sınavlardan çok, eğitim sürecinde ortaya çıkacak eğilim ve
yeteneklere göre belirlenecektir.
Gerek üniversitelerde, gerek orta eğitim kurumlarında
geniş ders seçme serbestliği tanınacaktır.
*Askeri okullar dışında tüm orta eğitim kurumlan tek çatı
altına toplanacaktır.
Böylece ders seçme olanakları arttırılacağı gibi, Öğretim
üyelerinin, yapıların ve ders araç ve gereçlerinin ortak değerlendirilmesi
yoluyla, orta eğitim kurumlan arasındaki denk- sizlik de giderilebilecektir.
Yine bu yoldan, eğitimde birlik kendiliğinden güvence
altına alınacak; değişik dallarda yetişen gençlerin birbirlerini daha iyi
tanıyıp anlamaları sağlanacak; ve toplumsal dayanışmanın temelleri okullarda
atılmaya başlamış olacaktır.
*Çağdaş eğitim ve iletişim teknolojilerinden
yararlanılarak, kitaplıklar ve kitap Ödünç verme sistemi yurdun her köşesine
eriştirilerek, eğitici video ve teyp arşivlen oluşturularak, her düzeyde
eğitim, tüm yurttaşların yararına sunulacaktır.
Çağdaş eğitim teknolojisinden yararlanılarak yapılan
uzaktan eğitim yüz yüze eğitimle desteklenecektir. Bu amaçla değişik yörelerde
süreli kurslar düzenlenecektir ve gezici eğitim ekipleri kurulacaktır.
Köykentlerin kurulmasıyla birlikte, tüm eğitim
olanaklarından, köylüler de kentlerde yaşayanlar kadar yararlanabilecektir.
*Üstün zekalı çocuklar için daha geniş ve güzel eğitim
ortamları sağlama çalışmalarına girilecektir.
*Toplum kalkınmasına gençliğin katkısı, yaparak ve
yaşayarak eğitimde ve öğrenim çağındaki gençlerin toplumsal ilişkilerinde önemli
bir öğe olarak değerlendirilecektir.
*Eğitim, gelişmenin gerektirdiği insan gücü
gereksinmesini karşılayacak biçimde planlanacaktır.
*Ekonomik yapıda değişimleri ve teknolojik yeniliklere
herkesin uyum sağlamasını ve meslek veya sanat edinimini kolaylaştırıcı, her
yaş grubuna yönelik eğitim programlarıyla, işsizliğin önlenmesine eğitimin
katkısı arttırılacaktır.
*Çocuk yuvalan yaygınlaştınlarak okul öncesi eğitim
kurumlarına dönüştürülecektir,
*Emeklilere ve genel olarak yaşlılara, boş zamanlarım
üretici ve yaratıcı çalışmalarla değerlendirmeyi özendirici eğitim programlan
sunulacaktır.
*Özürlülerin eğitimine ve eğitim yoluyla kişilik ve
yeteneklerini geliştirmelerine, meslek veya sanat edinmelerine özen
gösterilecektir. Özürlülerin, kültür, sanal ve spor çalışmalarına
katılabilmeleri sağlanacaktır.
Körler için zengin bir kabartma yazılı kitaplık ve teyp
arşiv oluşturulacaktır.
*Yönetim için gerekli bilgiler halka en geniş ölçüde
ulaştırılarak, bu bilgiler, ayrıcalıklı çevrelerin tekelinde bir egemenlik aracı
olmaktan çıkarılacaktır.
*Haşla sendikalar ve kooperatifler olmak üzere, çalışan
halk kesimlerinin toplumsal örgütleri, halkın kültür düzeyini yükseltmek ve
demokrasi bilincini geliştirmek için, halka Örgütlenme, yönetim,
kooperatifçilik ve işletmecilik bilgisi ve eğitimi vermek için ve meslek ve
sanat edinimine katkıda bulunmak için, gençlere, yetişkinlere, işsizlere ve
özürlülere yönelik eğitim ve kültür çalışmalarına özendirileceklerdir.
Bu amaçla, eğitim ve kültür merkezlen, halka açık
toplantı salonlrın kurmaları desteklenecektir.
*Yeni yetişen kuşakları ve genel olarak toplumu çağdışı
veya demokrasiye ters düşen kültür koşullandırmaları altına sokma girişimlerini
etkisiz bırakmaya özen gösterilecektir,
*Kültür alanında özerk kurumlaşma olanakları genişletilecektir.
O arada, Atatürk'ün kişisel vaziyetinin ve mirasının
gereği, hukuk devleti kurallarına uygun olarak yerine getirilecektir.
*Çeviri çalışmaları devlet katkısıyla genişletilerek,
Türk
toplumunun, bilim, yazın ve sanat alanlarında dünyadaki gelişmeleri
yakından izleyebilmesi sağlanacaktır.
*Kültür, sanat ve spor çalışmaları yurdun ve kentlerin
her yöresinde ve toplumun her kesiminde yaygınlaştırılacaktır.
Köykentlerle birlikte, bu çalışmalar geniş ölçüde
köylülere de sunulabilecektir.
Bu çalışmalarla ilgili kuruluşların, yapıların,
alanların, araç ve gereçlerin ortak kullanımı ve herkese açık olması
sağlanacaktır.
Dinlence aylarında okul yapılarından halka açık eğitim ve
kültür çalışmaları için yararlanılacaktır.
*Televizyon programIarının, kültürde, sanatta ve sporda
halkı seyirci durumunda bırakmaması, etkin katılıma ve yaratıcılığa da yöneltip
özendirmesi gözetilecektir.
*Kitle iletişim araçlarından, halk sanatlarını
canlandırıp geliştirici yönde yararlanılacak; ve halk sanatlarına halkın yaygın
ve etkin katılımı özendirilecektir.
*Köylülerin tüm sanat çalışmalarına etkin katılım
olanaktan sağlanacaktır.
*Tiyatro önemli bir eğitim vc kültür aracı olarak bütün
ülkeye, o arada köykentlerle birlikte köylere yaygınlaşıırılacaktır ve halk
katılımı bu alanda da desteklenecektir.
*Çok sesli musikiye yönelim özendin lirken, özgün Türk
musikisi de yozlaştıncı etkilerden korunacaktır.
*Görsel sanailann kentleşmede ve günlük yaşamda işlevsel
yer kazanması dest eklenecek t ır.
*Belirli bir düzeye erişen Türk sinemacılığının Özgürlük
içinde gelişmesine ve dünyaya açılmasına yardımcı olunacaktır.
*Başta kitap olmak üzere, kültür, sanat ve spor araçları
devlet desteğiyle ucuzlatılacaktır.
*Yurdun her köşesinde ve toplumun her kesiminde spor
çalışmalarına etkin halk katılımı sağlanmadıkça, spordan, insan kişiliği ve
sağlığı için ve toplumsal ilişkiler için beklenen yarar elde edilemeyeceği
gibi, profesyonel sporun kaynağı da kısır kalacağına göre amatör spora öncelİk
tanınacaktır.
Profesyonel spordan sağlanan gelirin Önemli bir bölümü
amatör spor kulüplerine ve kitle sporuna aynlacaktır.
*Spor kulüpleriyle üst kuruluşlarının yönetimleri
demokratik seçim yoluyla oluşturulacaktır. Demokratik davranış vc dayanışma
spor yoluyla da geliştirilecektir,
*Kültür, sanat ve spor alanlarında çalışanlar için
yeterli bir sosyal güvenlik düzeni kurulacaktır.
KONUT
Konut sorununu çözmek için CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE
PARTİ, henüz yerleşime açılmamış yörelerde yeni yerleşim alanları
belirleyecektir. Buralarda, ilgili kamu kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin
işbirliğiyle, tıim altyapıları hazırlanmış arsalar üretilecektir.
Bu arsalar, düzenli ve sağlıklı kentleşmeyi güvence
altına alıcı vc spekülasyonu önleyici koşullarla, kooperatiflere, kamunun veya
özel sektörün toplu konut kuruluşlarına vc kendi evini yapmak isteyenlere
sunulacaktır.
Devlet eliyle üretilen arsaların toprak değerinde
oluşturacağı artışlar, arsa ve konut üretim fonlarında birikecektir.
Böylelikle, devletin başlangıçta ayıracağı kaynaktan sonra, arsa ve konut
sorunu, kendi kaynağını büyük Ölçüde kendi yaratan ve maliyeti düşüren bir
çözüme kavuşturulmuş olacaktır.
Eski yerleşim merkezlerindeki, yaşamını doldurmamış
yapıların yıkılarak yenilerinin yapılması yerine, yeni yapılar için yeni
yerleşim alanlarının seçilmesi özendirilecektir. Böylece büyük bir kaynak
savurganlığı önlenmiş olacaktır.
O arada, eski yapıların veya gecekonduların onarımı,
çağdaş ve uygar yaşama uygun duruma getirilmesi, kredi kolaylıklarıyla
desteklenecektir.
Sorunları onarımla veya lyıleştırmesiyle çözülemeyecek
durumdaki gecekondu semtlerinde yaş ayan 1 an n, yeni yerleşim alanları
açıldıkça, oralarda ev edinmeleri kolaylaştırıp özendirilecektir.
Bu durumdaki semtlerin arsalan ekonomik bakımdan verimli
biçimde değerlendirilerek elde edilecek kaynaklar, öncelikle o semtlerden yeni
yerleşim alanlarına geçecek olanların konut gereksinmelerini karşılamada
kullanılacaktır.
İliç kimsenin evi, en az eşdeğerde bir konut edinme
olanağı sağlanmadan yıkılmayacaktır.
Tüm bu düzenlemelerle, gecekondu sorunu da, kendiliğinden
sağlıklı, hakça ve ekonomik bir çözüme ulaştırılabilecektir.
Yeni yerleşim alanlarına öncülük eder ve katkıda
bulunurken, devlet ve yerel yönetimler, kiralık konut stokları oluşturmaya
öncelik vereceklerdir.
Öylelikle, kira sorunu çözüm yoluna gireceği gibi, dar ve
orta gelirliler, konut yaptırmak için bütçelerini zorlama durumundan
kurtulacaklardır.
Kamu görevlilerinin konut gereksinmesi, bir uçta
kiraların çok yüksek olduğu, öbür uçta da barınma olanaklarının çok yetersiz
bulunduğu yerlerden başlanarak, devletin ve yerel yönetimlerin kiralık konut
yapımı programlan çerçevesinde karşılanacaktır.
Öte yandan köykentler hareketiyle ve gelişmenin tüm yurda
ve kırsal alanlara yaygınlaştırılmasıyla kentlere akının yavaşlaması da, konut
sorununu Önemli ölçüde hafifletecektir.
Köykentler kurulurken, yeni yerleşim ve konut sorun tan
çıkmamasına özen gösterilecektir. Köykentler, yeni yerleşme merkezleri olarak
değil, çevre köylerin ortak gelişme, çatışma, hizmet ve altyapı merkezi olarak öngörülmektedir,
O nedenle, çevre köyler halkının köylerinde kalmaları, yerleşim merkezleri
olarak köylerini geliştirmeleri ve köylerindeki barınma olanaklarını
iyileştirmeleri, devlet desteğiyle özendirilecektir.
Yine köykentler kurulurken, buralarda arsa spekülasyonunu
kesin olarak önleyici önlemler alınacaktır.
Deprem bölgelerinde depreme dayanıklı konut yapımı,
devletin konut alanında öncelik taşıyan bir görevi alacaktır.
İNSAN VE ÇEVRE SAĞLIĞI
İnsan sağlığını korumak ve insanın gerek düşünsel, gerek
bedensel gelişmesini her türlü engelden kurtarmak, insanca ve hakça bir
düzende, devletin önde gelen bir işlevidir.
Çevre sağlığı da insan sağlığının temel koşu Harındandır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, sağlıklı yaşamı her
yönüyle bütün toplumda güvence altma alan bir sosyal güvenlik sistemi
geliştirecektir. Sağlık sorunu, büyük Ölçüde, sosyal güvenlik çerçevesinde
çözülecektir.
Bunun yanı sıra, koruyucu hekimlik yaygınlaştırılacaktır.
Köykent uygulaması, sağlık hizmetlerinin, yeterli düzeyde
ve düşük maliyetle, tüm köylülerin ayağına kadar götürülebilmesini
sağlayacaktır.
Sağlıklı yaşam ve beslenme konusunda, radyo ve
televizyondan da yararlanılarak, yaygın ve sürekli eğitim yapılacaktır.
Hakça gelir dağılımıyla ve izlenecek tüketim
politikasıyla, insanların sağlıklı yaşaması ve beslenmesi kolaylaştırılacaktır.
Halkın, kaplıcalardan, daha bilgili olarak yararlanması
ve Türkiye'nin bu alanındaki zengin olanaklarının, çağdaş işletmecilik
anlayışıyla, gelişmeye de katkıda bulunacak biçimde değerlendirilmesi
sağlanacaktır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, doğa zenginliklerini
değerlendirirken, doğa dengesini olabildiğince gözeterek çevre sağlığını
geliştirip koruyacaktır.
Doğa sevgisi ve doğayı koruyarak değerlendirme
alışkanlığı ve yeteneği, oku! öncesi eğitimden başlayarak, insanlara
işlenecektir.
Yeni yerleşme alanları ve köykentler, insanı doğa
güzelliğinden uzak düşürmeyen ve doğadaki sağlık ve mutluluk kaynaklarından
yoksun bırakmayan bir düzenlemeyle kurulacaktır.
BÖLÜM VI: KURALLAR
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİATATÜRK'ünulusal
egemenlikle demokrasiyi, bağımsızlıkla özgürlüğü, milliyetçilikle halkçılığı,
Türk Ulusu ile Türkiye'yi, Ve yurtta barışla dünyada barışıbütünleştiren;
Ulusallıkla çağdaşlığı. Düşünce özgürlüğüyle inanç özgürlüğünü bağdaştıran;
Din, mezhep ve soy ayrımcılığını tek bir ulustan olmanın
bilincinde önleyenİnsanlık, ulus ve toplum anlayışlarına bağlılığı, tüm uğraş
ve tutumlarında temel kural sayar.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
"bilimselliiğe özenmekle birlikte bilimsel
kuşkuculuğa yer vermeyenlerin, ve "tek yol" gibi gösterdikleri bir
doğrultuda toplumu gütme hakkını kendinde görenlerin bağlandığı türden
bir dogmacılık değildir;kusursuz toplum ve yeryüzü
cenneti hayalleri uğrunda yaşayan kuşaklan feda edebilen bir ütopyacılık
değildir;toplumların geçmişteki veya gelecekteki gelişmelerinin zorunluluk
yasalarıyla belirlendiğini öne süren; o arada sınıf çatışmasını veya
"kapitalizmin çöküşü"nü kaçınılmaz sayan bir yazgıcılık değildir.
Bu tür solculuk anlayışlarının dışında ve karşısında yer
alan CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ, demokrasinin herkese geniş seçme
Özgürlüğü tanıyan çerçevesinde, bir siyasal ve ahlakı seçenektir.
Bu seçeneğin gerekleri, halka kanjm değil, halkın onayı,
katılımı ve öncülüğü ile yerine getirilir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
Kendi yolunu" seçeneksiz" m iş gibi göstererek,
başka seçenekleri yasaklayamaya kalkışarak veya geçersiz sayarak değil; kendi
seçimi olan yolun daha geçerli, daha iyi, daha insanca olduğunu kamuoyuna
benimsetmek ve uygulamada kanıtlayarak güçlenir ve amacına doğru ilerler.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
İnsanca ve hakça bir düzen değişikliğini toplumdaki
çelişkilerin ve gerilimin artmasından ve sınıf çatışmasına dönüşmesinden
beklemez. Devletin dc başka güçlerin de halkı ezemeyeceğı, emeğin
sömürülemeyeceği, hakların ve özgürlüklerin olanak eşitlığıyle gerçeklik
kazanacağı ve herkesin ömrü boyunca dirlik, düzenlik içinde, her bakımdan
güvenlik içinde yaşayacağı bir düzene, gerilimleri gidererek, çelişkileri
yumuşatarak erişmeye çalışır.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
Çalıştırıcı değildir, uzlaştırıcıdır. Sosyal güçler
arasında hakça bir denge sağlayarak uzlaşma yolunu açar; herkesin ve her toplum
kesiminin, haklarını ve Özgürlüklerini, birbirlerine engel olmaksızın
kullanmalarını böyle bir sosyal güçler dengesiyle güvenceye kavuşturur.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
Araçların amaçlarla tutarlı olmasını gözetir. Amaçlarında
olduğu kadar araçlarında ve yöntemlerinde de barışçıdır ve demokratiktir.
İnsanca ve hakça bir düzene erişebilmek için, öyle bir
düzene toplumda duyulan özlemi yaygınlaştırmaya çalışır; ve yaygınlaştıkça da,
bu özlemi, demokratik süreç içinde, ulusal iradeye dönüştürür,
Ulusal iradenin karşısına çıkabilecek engelleri aşmada en
büyük güvence olarak demokrasiyi ve halkın demokratik bilincini görür.
Güçsüzleri güçlendirmeyi, özgürce ve insanca yaşama
olanağına kavuşturmayı, getir dağılımında da .özveride de adaleti
yaygınlaştırmayı öncelikle gözetirken, toplumun her kesimine huzur getirmeye,
herkesin geleceğe güvenle bakmasını sağlamayı görev bilir,
Yeni bir sınıf egemenliğinin kurulmasını değil, her türlü
sınıf egemenliğinin ve ayrıcalığının kaldırılmasını ve önlenmesini amaçlar.
Var olanın dağılımında adalet sağlamakla yetinmez; halk
katımıyla ve halkın önderliğinde, toplumun birikimlerini ve yapıcı ve girişimci
gücünü, daha çok ve daha verimli üretime ve üretken yatırımlara yöneltir.
Sosyal adaletin ve sosyal güvenliğin yaygınlaşmasını,
demokrasinin ve özgürlüklerin genişlemesini, kalkınmanın ve her alanda
gelişmenin hızlandırılmasıyla birlikte gözetir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRATİK TÜRKİYE PARTİ,
Üretkenliği, yalnız ülkenin ve toplumun değil, kişiliğin
de gelişiminde önemli bir etken olarak değerlendirir;
Tüketimin adaletle yaygınlaştırırken, savurganca
tüketimden sağlıklı tüketime geçişi özendirir.
İnsan yaşamının manevi yönden zenginleşmesine öncelik
verir;
İnsan yaratıcılığının ve üretkenliğinin yapıtlarıyla doğa
zenginleştirilirken, doğadaki dengeyi korumayı ve gelişmeyle doğa arasında uyum
sağlamayı gözetir; ve toplumda bu anlayışı geliştirici bir kültür ve davranış
ortamı sağlamaya çalışır; eğitim politikasında buna özen gösterir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
İnsan kişiliğinin olduğu kadar, toplumun ve ülkenin de gelişimim
yaygın ve sürekli eğitimle destekler ve hızlandırır.
Üretkenlikle, yaratıcılık ve yapıcılıkla teknolojik
değişimlere uyum sağlamada ve işsizliği önlemede, eğitimi en önemli etkenlerden
biri olarak görür ve değerlendirir.
Eğitimin, demokrasiyi güçlendirici, demokratik haklan ve
özgürlükleri halk bilincinde sağlam temellere kavuşturucu nitelikte olmasını
gözetir.
Eğitimin, demokratik dayanışma, katılım ve örgütlenme
alışkanlıklarını ve yeteneklerini toplumda geliştirip yaygınlaştırmasını
gözetir.
Eğitimin, halkı, devlet yönetimi için ekonomiyi
yönlendirebilmek için gerekli bilgiyle donatmasını gözetir.
Bağnazlığı, dogmacılığı önleyici, düşünsel yaratıcılığı
geliştirici, bilimsel kuşkuculuğu özendirici bir eğitim politikası izler.
Toplumda hoşgörünün gelişip yaygınlaşmasıyla yetinmez,
hoşgörüden de Öte, karşıt düşüncelerin özgürce açıklanmasını, yanılgılardan,
saplantılardan, koşullanmalardan kurtulabilmenin, görüş ufkunu
genişletebilmenin vc birbirini daha iyi anlayabilmenin bir gereği olarak özendirir,
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
Ulus'u, yurttaşlar toplamının üstünde bir soyut varlık
gibi değil, tüm yurttaşların ortak kimliği olarak görür;
Toplumun devlet güdümünde değil, devletin toplum
güdümünde olmasını gözetir; ve böylece,
Ulus kavramını da, devlet kavramını da insancalaştırır.
Kamu yönetiminin, bu anlayışa uygun olarak devletle halkı
yabancılaştırmayacak biçimde işlemesine Önem verir.
Adaleti yalnız devletin temeli olarak değil, insan
haklarının ve özgürlüklerinin dc her türlü baskıdan uzak bir güvencesi olarak
görür.
İçte ve dışta izlenecek güvenlik politikalarının ve bu
politikalar doğrultusunda alınacak önlemlerin, demokrasi kurallarıyla,
demokratik haklarla ve özgürlüklerle çelişmemesine özen gösterir.
Türkiye için, laikliği, çağdaşlaşmanın, düşünce ve inanç
özgürlüğünün ve demokrasinin kesin gereklerinden biri olduğu kadar, ulusal
birliğin ve bağımsızlığın bir temel koşulu olarak da görür,
Türkiye'nin bölge ülkeleriyle işbirliğini ve
dayanışmasını geliştirirken, laikliğin gölgelenmesini ve laik devlet kavramıyla
hiçbir koşul altında çelişkiye düşülmemesinı gözetir.
tin anlayış içinde, dinsel inançlara en geniş özgürlüğü
tanır ve ayrımsız saygı gösterir,
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
Gerek uluslar arası bağlantılardan, gerek bölge
ülkeleriyle dostluk ve işbirliği ilişkilerinden, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik
düzeninin hiçbir şekilde etkilenmemesine ve demokratik gelişmenin bu
bağlantılar veya ilişkiler nedeniyle engellenmemesine özen gösterir.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİ,
Amaçların doğrultusunda uğraş verirken, veTürk Ulusunu
insanlık ailesinden ayrı tutmayan, onu insanlık ailesinin eşit, saygın ve
bağımsız bir üyesi olarak yücelten bir milliyetçilik izlerken.
Dünyada hakça bir düzen oluşmasına.
Gelişme düzeyleri arasındaki büyük dengesizliklerin giderilmesi
için bölgesel işbirliğine ve dayanışmaya;
Hiçbir ülkenin içişlerine karıştlmaksızın, özgürlüklerin
vc insan haklarının dünyada yaygınlaşmasına;
Yok edici silahlar dengesinden değil, karşılıklı güven
vcişbirliğinden kaynaklanan sağlıklı ve evrensel barışa; ve
Türkiye'nin, kendi bölgesinde de, bütün dünyada da, bir
barış vc güven etkeni olmasına,
özengöstenr ve katkıda bulunur.
TBMM Kütüphanesi '2004019731’
* Dışlanan sektörde çalışanların, haklarını korumak vc
durum
larım iyileştirmek üzere Örgütlenmelerine yardımcı
olacaktır,
*Bankalardaki mevduatı bütünüyle devlet güvencesi altına
alacaktır, bunun yanı sıra, sürekli ve etkili devlet denetlemesi yapılacaktır.
*Vergi politikasını saptarken,
-Kamu gelirlerinin artırılmasını,
-Sosyal adaletin yaygınlaştırmasını,
-Hakça ve verimli kaynak kullanımı,
-Tüketim savurganlığı yerine tutumlu ve sağlıklı
tüketimin özendirilmesini,
* Köylünün kalkınması ve tarımsal gelişme belirli bir
düzeye varıncaya kadar, kooperatifi eşmiş köylüler üzerinden tarımsal gelir
vergisi alınmasını durduracaktır. Bunun yerine, ürün gelirlerinden yapılacak
belirli oranlardaki kesintileri, üretici kooperatiflerinin yönetiminde ve
denetiminde oluştu-rulacak fonlara aktarılacaktır. O fonlar yoluyla, köylünün
kalkınması tarımın geliştirilmesi, kırsal atanların kalkındırılıp
sınaileştirilmesi ve tarım ürünlerinin dışsatımı desteklenecektir,
*Tarımda araçların ve gereçlerin çok sayıda üreticiler
veya işletmeler tarafından ortaklaşa ve verimli kullanımı özendirilerek
*Tarıma ve turizme elverişli alanların sanayie veya
yerleşime açılması önlenerek doğal kaynaklar daha iyi değerlendirilecektir.